Her biten koca günün finalinde kendimizle konuşmalarımız Saat kulesinin hızlı hızlı çalışan büyük dişlileri gibi… Pek çok insan matematiği sevmiyor! Toplama, çıkarma, çarpma, bölme derken elde kalan koca bir sıfır oluyor… Ama sadece mantıkla da bu koca saat çalışmaz tabi! Bu durumda nadirde olsa mantık ve matematik çakışıyor… Kalem tutan eller iki kişi eşittir bir dese de, Derin mevzuların çıkmazında, Matematik bir artı bir eşittir iki diyor… Sonra sesli sessiz sorgulamalar, kesip biçmeler başlıyor. Her şeyin bir hesabı kitabı vardır mantığından hareketle sorgulamalar hızlanıyor. Verilen her cevaba yeni senaryolar ekleniyor, Teferruat denizinde boğuldukça boğuluyor insan... Cevabı net olan şeyleri uzatıp yeni sözcükler bulup, onlarla cümleler kurmanın ne anlamı var ki? Zaten bir süre sonra mantık ta devre dışı kalıyor, her şey Arapsaçı Lafları ağızda eveleyip gevelemeden söylemek bu kadar mı zor? Konuşmanın finalinde varılan nokta malum… Yılların biriktirdiği kelime dağarcığının içinde harmanlanarak yazılıp çizilen senaryoda, Film ’in başrol oyuncusu da yönetmeni de belli. Türü mü? Onu da filmi izleyenler biliyor…