Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıMEHMET SERİ DOĞRUORUÇ, MAHİYETİ VE ÇEŞİTLERİ [ Arama ]

ORUÇ, MAHİYETİ VE ÇEŞİTLERİ
Başlık ORUÇ, MAHİYETİ VE ÇEŞİTLERİ
Tarih 13.06.2016
Gönderen Editör

 

MEHMET SERİ DOĞRU

SAMSAT MÜFTÜSÜ

ORUÇ, MAHİYETİ VE ÇEŞİTLERİ

1)                  Oruç tutmakla yükümlü olmanın şartları nedir?

İslam’a göre, bireyin sorumlu olmasının temel şartları Müslüman olmak, akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış olmaktır. Buna göre, bir kimsenin Ramazan ayında oruç tutmasının farz olması için öncelikle Müslüman ve akıl-bâliğ olması gerekir.

Bazı özel durumlardaki kimselere oruç tutmama ruhsatı verilmiştir. Ayet-i kerimenin ifade ettiği şekilde; hasta, yolcu ve oruç tutmaya güç yetiremeyecek düşkünlükte olanlar Ramazan’da oruç tutmayabilirler (Bakara 2/185) Bu durumdaki kimseler oruç tutmayı engelleyen durumları ortadan kalktığında oruçlarını kaza ederler. Sağlığı bundan sonra oruç tutmaya elverişli olmayanlar bir yoksul doyumluğu fidye verirler (Bakara, 2/184).

Oruç tuttuğu takdirde kendisinin veya çocuğunun zarar görmesi muhtemel olan gebe veya emzikli kadınlar da, sağlık durumu oruç tutmak için elverişli olmayanlar arasında değerlendirilmiştir. Bu durumda olanlar da oruç tutmayabilirler.

2)                  Oruca niyet ne zaman ve nasıl yapılır?

Oruca kalben niyet etmek yani ertesi günü oruçlu geçireceği niyet ve bilincine sahip olmak yeterlidir. Niyeti dil ile ifade etmek ise mendup görülmüştür.

Ramazan orucu ve belli günlerde tutulmak üzere adanan oruçlar ile bütün nafile oruçlar için niyet etme vakti güneşin batması ile ertesi gün tepe noktasına gelmesi öncesine kadarki süredir.

Ramazan orucunun her günü için ayrı ayrı niyet etmek gerekir. Çünkü araya oruçlu bulunulmayan geceler girmektedir. 

3)                  İmsak ne demektir? Ne zaman başlar? Sabah ezanı okunmaya başladığında yeme içmeye kısa bir süre devam edilebilir mi?

Sözlükte “kendini tutmak, engellemek, el çekme, geri durma” anlamlarına gelen imsâk, dinî bir kavram olarak, fecr-i sâdıktan, iftar vaktine kadar yemeden, içmeden, cinsî münasebetten ve diğer orucu bozan şeylerden uzak durmak, el çekmek demektir.

Oruca ne zaman başlanıp ne zaman bitirileceği Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde açıklanmıştır:” (Ramazan gecelerinde) şafağın aydınlığını gecenin karanlığından ayırt edinceye (tan yeri ağarıncaya/fecr-i sadığa) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar (yiyip içmeden, cinsel ilişkide bulunmadan) orucu tamamlayın.” (Bakara, 2/187)

Takvimlerde gösterilen “imsak”, oruca başlama vakti olan fecr-i sadığın başlama vaktini ifade eder. İmsak vakti aynı zamanda gecenin sona erdiği, yatsı namazı vaktinin çıkıp sabah namazı vaktinin girdi vakittir. Ezan da imsak vaktinin başlaması ile okunmaktadır. Bu sebeple ezanın başlaması ile yemeği içmeyi terk etmek gerekir.

4)                  Sahur yemeğinin dindeki yeri ve önemi nedir?

Sahur yemeği, oruç tutacak kişilerin imsak vaktinden önce gece yedikleri yemektir. Hz. Peygamber (s.a.s.) sahura kalkmış ve ümmetine de tavsiye etmiştir (Buhârî, Savm, 20).

Hz. Peygamber (s.a.s.), hadislerinde sahur yemeğinin “bereket” (Buhârî, Savm, 20) ve “mübarek gıda” olduğunu (Ebû Dâvûd, Savm, 16) ayrıca sahur yemeğinin, Müslümanların orucu ile ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli farklardan biri olduğunu belirtmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in sahurla ilgili söz ve uygulamalarından hareketle fakihler sahura kalkmanın ve sahuru geciktirmenin sünnet olduğunu söylemişlerdir.

Âlimler, sahurun oruca dayanma gücü verdiğini, maddi manevi bereketlere vesile olacağını bildirmişler; hadislerdeki “maddi bereketi”, Allah’ın sonsuz cömertliği ile sahura kalkanlara mükâfat olarak verdiği rızık genişliği ve malda bereket ihsan etmesi; “manevi bereketi” de ecir ve sevap vermesi olarak anlamışlardır. Çünkü kişi sahura kalkmakla seher vaktini uyanık geçirmiş ve bu vakitte hem dua hem de istiğfar etmek suretiyle cennet ehlinin özelliklerine sahip olmuştur (Zâriyât 51/18). Bu şekilde manevi lezzetlerle başlanan oruç daha canlı, daha şevkli tutulur. Bu tür maddi-manevi bereketleri olan sahur ihmal edilmemelidir.

5)                  HHz. Peygamber (s.a.s.) ramazan ayını nasıl değerlendirirdi? (Halk)

Ramazan’da en önemli ibadet, şüphesiz oruçtur. Hz. Peygamber (s.a.s.) de tutmuş ve “Her kim, faziletine inanarak ve mükâfatını umarak ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” (Buhârî, Savm, 6) buyurmuşlardır. Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.s.), Ramazanı ibadetle ihya etmiş, geceleri bazen cemaatle bazen kendi başına Terâvih namazı kılmıştır. Gecelerinde ev halkını da uyandırarak yoğun bir şekilde ibadet ettiği nakledilmektedir. Ramazanın son on gününü ise mescidde itikâfla geçirmiştir. Ramazan, aynı zamanda Kur’an’ın indirilmeye başladığı ay olduğundan Hz. Peygamber (s.a.s.), bu ayda çokça Kur’an okumuş ayrıca Cebrâil ile buluşarak Kur’an’ı birbirlerine karşılıklı olarak (mukabele) okumuşlardır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Ramazan’da sadaka ve hayırlara da ağırlık verdiği nakledilmiş ve esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davrandığı şeklinde bir benzetme yapılmıştır.

6)                  İslamiyet öncesi oruç var mıydı ve nasıl uygulanmakta idi?

Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183) buyrulmaktadır. Oruç ibadeti İslâm’dan önce de bilinen ve İslâm’dakinden farklı da olsa uygulanan bir ibadet idi. Bu ayette, Müslümanlara oruç külfetinin sadece kendilerine yüklenmediği daha önceki kavimlerde de olduğu hatırlatılarak psikolojik açıdan oruca hazırlanmaları sağlanmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in mensup bulunduğu Kureyş kabilesinden olanlar da âşûrâ günü oruç tutarlardı. Rasûlüllah (s.a.s.) Medine’ye gelince, Yahûdileri aşure günü oruç tutar görünce o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da tutmalarını emretti. Bir yıl sonra ramazan orucu farz kılınınca Hz. Peygamber (s.a.s.), aşûre orucu için “Dileyen tutsun, dileyen tutmasın.” (Buhârî, Savm, 69) buyurdu. Böylece sözü edilen oruç mendup bir ibadet hükmünü aldı.

Yukardaki ayette geçen “Sizden öncekilere...” ifadesinden maksat birinci derecede Yahudiler ve Hıristiyanlardır; çünkü Müslümanların tanıdığı Ehl-i kitap’tan olan gayrimüslimler bunlardır. Ramazan orucu daha önce Yahudi ve Hristiyanlara da farz kılınmıştı. Ancak bunlar bu ibadeti değiştirerek Yahudiler bir günlük oruca dönüştürmüşlerdir. Hristiyanlar ise, çok sıcak günlere denk gelince orucu yaz kış arasında mutedil bir mevsime aktarıp, keffaret olarak ta on gün oruç daha eklemişlerdi.

7)                  Şevval orucunun hükmü nedir? Ramazanda tutulamayan oruçlar şevval orucu niyetiyle tutulabilir mi? (Halk)

Ramazandan sonra şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur” (Müslim, Sıyam, 204) buyurmuştur. Bu oruç peş peşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir.

Şevval ayında nafile olarak tutulan oruç, Ramazanda tutulmayan oruçların yerine geçmez; yani Ramazan’da tutulmayan oruçların ayrıca kaza edilmesi farzdır. Bir oruçta hem kaza hem de nafile yerine niyet edilmesi geçerli olmadığından Şevval ayında tutulan oruçta da bunlardan yalnız birine niyet etmek gerekir. Şevval ayında oruç tutulurken, ramazanda tutulamayan oruçların kazasına niyet edilirse bu oruçlar kaza orucu olur.

8)                  Ramazanı karşılamak ve uğurlamak için oruç tutulur mu?

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Recep ve Şaban aylarında diğer aylara oranla daha fazla nafile oruç tuttuğu (Buhârî, Savm, 52-53) ve ayrıca Şevval ayında 6 gün oruç tutmayı teşvik ettiği bilinmektedir (Müslim, Sıyam, 204). Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bu uygulamalarını, Ramazanı karşılama ve uğurlama olarak değerlendirmek doğru değildir. Ramazanı karşılamak veya uğurlamak amacıyla oruç tutmanın dinî bir dayanağı yoktur. Ramazan ayı girmediği halde, Ramazanın gelmiş olabileceği düşüncesiyle ihtiyaten Ramazandan bir veya iki gün önce oruç tutmak mekruhtur. Dini ıstılahta bu güne “şek günü” (şüphe günü) denilir. Ancak, belirli günlerde oruç tutmayı alışkanlık haline getiren kişilerin, oruç tuttuğu günlerin bu günlere rastlaması halinde oruç tutmasında sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), “Ramazanı bir veya iki gün önce oruçla karşılamayın. Eğer bir kimse âdeti olduğu için bu günleri oruçla geçiriyorsa tutsun.” (Buhârî, Savm, 14) buyurmuştur.

9)                  Kurban bayramı öncesi olan Arife günü oruç tutulur mu, bu konudaki dinî hüküm nedir?

Çeşitli zamanlarda nafile oruç tutmanın faziletine dair birçok hadis-i şerif vardır. Bu oruçlardan biri de Zilhicce ayının ilk dokuz günü tutulan oruçtur. İsteyen tamamını tutabildiği gibi birkaç gününü de tutabilir. Herkes tuttuğu günler sayısınca ecir ve sevap kazanır. Zilhiccenin ilk dokuz günü içinde Arefe gününün önemli bir yeri vardır. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu günün faziletine ilişkin olarak; “Arefe gününden daha çok Allah’ın cehennem ateşinden insanları âzat ettiği bir gün yoktur.” buyurmuş, yine “Arefe günü tutulan orucun bundan önce ve sonra birer yıllık günahları örteceği Allah’tan umulur.” (Müslim, Sıyâm, 196-197) demiştir. Fakat hacda olanların, yapacakları ibadetleri aksatmamaları, sıkıntı ve halsizliğe düşmemeleri gerekçesiyle arefe günü oruç tutmamaları daha uygundur.

10)               Bayram günlerinde oruç tutulur mu, bu günler kaç gündür?

Bayram günleri, oruç tutmanın yasak olduğu günlerin başında gelir. Ramazan bayramının birinci gününde ve kurban bayramının dört gününde oruç tutmak tahriren mekruhtur. Bugünlerde oruç tutmanın hoş karşılanmayıp yasaklanması, bayram günlerinin yeme, içme ve sevinç günleri olmasından dolayıdır.

 

11)               Adak orucu nasıl tutulur?

Adak, kişinin farz veya vacip cinsinden bir ibadeti yapacağına Allah’a söz vererek o ibadeti kendisine borç kılması demektir. Her hangi bir şart ve zamana bağlanmayan mutlak adaklar, adama anından itibaren ilk fırsatta yerine getirilmelidir. Bir şarta bağlı olan adakların ise, şartın gerçekleşmesi halinde yerine getirilmesi gerekir.

Belli bir zamana bağlı olan adak orucu o zamanda tutulmalıdır. Belli bir zamana bağlı olmayan adak oruçlar ise ramazan ayı ile oruç tutmanın yasak olduğu günlerin dışında herhangi bir günde tutulabilir. Fakat bu orucun adak niyetiyle tutulması gerekir. Bu itibarla, adak orucu nasıl adanmışsa o şekilde tutulur. Yani, peşpeşe tutulması adanmışsa ara vermeden tutulur, böyle bir kayıt yoksa ara verilerek de tutulabilir. Ancak oruç tutulması caiz olmayan günlerde tutulmaz.

12)               Dâvûd orucu nedir?

Bir gün oruç tutup, bir gün tutmamaya “Dâvûd orucu” denilir. Bu ismin veriliş nedeni Hz. Dâvûd’un (a.s.) bu şekilde oruç tutmuş olmasıdır. Bu oruca söz konusu ismi bizzat Hz. Peygamber (s.a.s.) vermiş ve faziletini şöyle belirtmiştir. “En faziletli oruç Dâvûd’un tuttuğu oruçtur; o bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı.” (Buhârî, Savm, 56; Müslim, Sıyâm, 181) Hz. Peygamber (s.a.s.), “Allah’ın en çok sevdiği oruç Dâvûd Peygamberin orucudur.” (Buhârî, Teheccüd, 7)

13)               Kandillerde oruç tutmak isteyen kişi, kandil gecesinin olduğu günde mi, bir gün sonrasında mı oruç tutmalıdır?

Dinî açıdan güneşin batmasıyla önceki gün sona erer ve yeni bir gün başlar. Gece gündüzden önce gelir. Nitekim Ramazan ayı, Şaban ayının son gününde güneşin batışıyla başladığı için, o gece Terâvih namazı kılınmakta ve Ramazanın son gününde güneşin batışıyla Şevval ayı başladığı için, o gecede Terâvih namazı kılınmamaktadır.

Bu itibarla kandil gecelerinde tutulan nafile oruçların asıl zamanı geceyi takip eden gün olmakla birlikte, daha önceki günle birlikte oruç tutulabilir. Bununla beraber mübarek gecenin ihya edildiği günü de ekleyerek iki veya daha fazla gün oruç tutulabilir.

14)               Kandillerde oruç tutmayla ilgili dini bir gereklilik var mıdır?

Hz. Peygamber, mübarek gün ve gecelerin değerlendirilmesini tavsiye etmiştir. Ancak bu gün ve gecelere ait özel bir namaz veya ibadet şeklinden bahsedilmemiştir. Bu bağlamda mübarek gün ve geceleri, bağışlanma ve hayatımıza çeki düzen vermek için fırsat anı olarak görmemiz gerekmektedir.

Kandil gecelerinin gündüzlerinde oruç tutmak bazı âlimlerce müstehap sayılmıştır.

Buna karşılık Hz. Peygamber (s.a.s.) Zilhiccenin ilk on günü, pazartesi ve perşembe günleri, aşure ve arefe günü oruç tutar. Pazartesi orucunu soranlara; “Bugün benim doğduğum, Peygamber olarak gönderildiğim ve Kur’an’ın vahyedildiği gündür.” diye cevap verirdi.

Sonuç itibariyle şu söylenebilir ki, kandil gecelerinde iyilik ve ihsanda bulunmak, daha çok dua, zikir, namaz gibi ibadetlerle meşgul olmak veya ilim ve tefekkür ile geceyi ihya etmek ve gündüzleri oruç tutmak müstehabtır.

15)               Oruç tutulması yasak olan günler hangileridir?

Dinimizde, oruç tutmanın emredildiği, tavsiye edildiği günler olduğu gibi, oruç tutmanın yasaklandığı veya hoş karşılanmadığı günler de vardır. Yasağın mahiyetine ve ağırlık derecesine göre, bugünlerin bir kısmında oruç tutmak haram veya tahrîmen mekruh, diğer bir kısmında ise tenzîhen mekruhtur.

Oruç tutmanın yasak olduğu günlerin başında bayram günleri gelir. Hz. Peygamber (s.a.s.) iki vakitte oruç tutulmayacağını bildirmiştir ki birisi ramazan bayramının birinci günü, diğeri kurban bayramı günleridir (Buhârî, Savm, 66-67). Ramazan bayramının sadece birinci gününde ve kurban bayramının dört gününde oruç tutmak yasaktır

Hacılar, oruç tuttukları takdirde güçsüz ve yorgun düşme ihtimalleri bulunduğu takdirde, zilhiccenin 8. “terviye” ve 9. “arefe” günlerinde oruç tutmamaları daha uygun olur. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) arefe günü Arafat’ta olanların oruç tutmalarını yasaklamıştır (Ebû Dâvûd, Savm, 64). Çünkü hac ibadetini yaparken daha zinde ve canlı olmaları, öncesinde nâfile oruç tutmuş olmalarından daha hayırlıdır.

Bunların dışındaki bazı günlerde oruç tutmak ise çeşitli sebeplerle mekruh sayılmıştır. Meselâ; sadece aşure gününde oruç tutmak Yahudilere benzemek ve onları taklit etmek anlamını içerdiği için mekruhtur.

Şek günü (Şaban ayının sonuna gelip, Şaban’dan mı yoksa Ramazan’dan mı olduğunda şüphe edilen gün) oruç tutmak mekruhtur. Hz. Peygamber (s.a.s.) ramazanı bir veya iki gün önceden oruç tutarak karşılamayı yasaklamıştır.

16)               Cuma günleri oruç tutulur mu, hükmü nedir?

Sadece Cuma günleri nafile oruç tutmak tenzîhen mekruh görülmüştür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.); “Sizden hiç kimse Cuma günü oruç tutmasın. Ancak bir gün önceden veya sonradan oruç tutuyorsa bu takdirde Cuma günü de oruç tutabilir.”  buyurmuştur.

Cuma günü kazaya kalan farz veya adak gibi vacip bir oruç tutmakta sakınca bulunmamaktadır. Cuma günü nafile oruç tutmak isteyenlerin, bir gün önce veya sonrasında da oruç tutması uygun olur. Oruç tutmak için özellikle Cuma gününü seçmenin mekruh oluşu bu günün Müslümanların haftalık bayram günü kabul edilmesindendir.

17)               Çalışanların iş verimini düşürmesi endişesiyle oruç tutmamaları caiz midir?

Ramazan orucu, ergenlik çağına ulaşmış, akıllı her Müslümana farzdır. Kişiler hastalık, yolculuk, kadınlara has özel haller gibi meşru sebeplerle Ramazan ayında oruç tutamayabilirler, tutamadıkları bu oruçları şartların elverişli olduğu başka zamanlarda kaza ederler. Mazeretsiz olarak oruç tutmayanlar büyük günah işlemiş olurlar. Zira Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur; “Bir kimse, Allah’ın tanıdığı bir ruhsat olmadan, ramazanda bir gün orucunu tutmazsa, bütün yılın orucu o günün yerini tutmaz.” (Ebû Dâvud, Savm, 38)

Ailesinin rızkını temin etmek için ağır işlerde çalışmak zorunda olup da, oruç tutmaları sağlığına zarar verenlerin o günlerde oruç tutmayıp, daha sonra kaza edebilecekleri, kaza etme imkânlarının olmaması durumunda her gün için bir fidye vermeleri yolunda görüşler vardır (İbn Âbidin, Reddu’l-Muhtâr, Mısır 1966, II, 420). Çok ağır olmayan günlük işlerde çalışmak, orucu terk için özür sayılmaz. Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alış-veriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, dehşetinden kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.” (Nûr, 24/37). Unutulmamalıdır ki, Hz. Peygamber (s.a.s.) Arabistan sıcağında yazın uzun günlerinde de oruç tutmuş, orucunu terk etmemiştir.

18)               Uzman bir doktorun oruç tutmamasını önerdiği kimse ne yapmalıdır?

Uzman doktorların, oruç tutmasının sağlık açısından zararlı olacağı teşhisini koyduğu bir hasta, Ramazanda oruç tutmayabilir. Şayet hastalığı geçici ise tutmadığı oruçlarını iyileşince kaza eder. Hastalığı kalıcı ise tutamadığı oruçlar için fidye verir.

Fidyenin tutarı aynen fitre kadardır. Bu fidyeler Ramazanın başlangıcında verilebileceği gibi, Ramazanın içinde veya sonunda da verilebilir. Fidyenin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi, ayrı ayrı fakirlere de verilebilir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye gücü yetmiyorsa Allah’tan bağışlanmalarını isterler.

Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse, fidyelerini vermiş bile olsalar tutamadıkları oruçları kaza etmeleri gerekir . Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nafile bağış sayılır.

19)               Ramazan orucuna niyetlendiği halde yolculuğa çıkan bir kimse, yolculuktan dolayı orucunu bozarsa ne gerekir?

Ramazan orucu, ergenlik çağına gelmiş akıllı her Müslüman'a farzdır. Hastalık, yolculuk, kadınlara has özel haller gibi meşru sebeplerle Ramazan ayında oruç tutamayanlar bu oruçlarını şartların elverişli olduğu başka zamanlarda kaza ederler. Kur’an-ı Kerim’de oruç tutmamayı mubah kılan özürler hastalık, yolculuk ve güç yetirememek olarak sayılmıştır.

Bu itibarla Ramazanda sefer mesafesi (en az doksan km. ) bir yere gitmek için yola çıkacak olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Fakat niyet ettikten sonra gündüzün yolculuğa çıksa bu yolculuk esnasında meşru başka bir mazereti bulunmazsa orucunu bozmamalıdır. Başlanan bir ibadetin mazeret yoksa tamamlanması gerekir. Sefer bir mazeret olduğu için, eğer bozarsa kendisine kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Mekke’nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kadîd denilen yere varınca orucunu bozması savaş şartlarının gereği olarak değerlendirilebilir.

 

Oyu Puanı: 3 - Ortalama: 3.67

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 13 (0 Kayıtlı Üye 13 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri