Her ilin, her yörenin kendine özgü “tat”ları, “lezzet”leri vardır.
Adana kebabıyla,
Erzurum çağ kebabıyla,
Bitlis büryan kebabıyla,
Kayseri mantısıyla,
Konya etli ekmeğiyle,
Gaziantep yine kebabıyla, baklavasıyla,
Kahramanmaraş dondurmasıyla,
Tekirdağ köftesiyle tanınır. Ve saire bu liste uzar gider.
İlk aklıma gelen bunlar..
Ya Adıyaman’ımızın “tat”ları…Fazlasıyla var.
Domates tavası,
Mercimekli köftesi,
Pirpirim cacığı,
Peynirli helvası,
Şillik tatlısı vemeşhur “hıtapı”.. bunlar da yöremize ait “tat”lardan bazıları…
Son zamanlarda İstanbul’da dostlar arasında “hıtap buluşmaları” artıyor.
Artık ‘hıtap’ mı buluşmalara vesile, buluşmalar mı ‘hıtap yemeye’ vesile.. Henüz anlamadım ancak “sıla hastalığı”na sahip dostlarla bir araya gelmenin ve “özlediğimiz tat” hıtap yemenin de ayrı hazzını yaşıyoruz.
Belki Adıyaman’daki dostlarımız, “la altı üstü hıtap değil mi” diye düşünebilir.
Ama bunu bir de bize yani “sıla hastaları”na sorun.
Önceki gün, Adıyaman’da meşhur boyam şerbeti ve kaynamış nohut satan rahmetli Kadir Emmi’nin oğlu Ünlü Ressam Remzi Taşkıran abi aradı. Sevdiğimi bildiğinden “hıtap var, haber vereyim” dedi.
İstanbul’da ilk kurulan Adıyamanlılar Derneği’nin Sultanahmet’teki merkezinde yapılan toplantıda kimler yoktu ki...
Başta derneğin başkanı Mehmet Deniz,
Adıyaman Kültür ve Turizm Derneği’nin Başkanı Fuat Pamukçu,
Adıyamanlılar Vakfı Genel Müdürü Hüseyin Gözgü,
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Abdullah Güven,
İşadamlarından Fatih Adıyaman, Ahmet Göz, Ahmet Yılmaz,
Bahçelievler Belediyesi Meclis Üyesi İrfan Karataş,
Fatih Şeyhsuverbey Mahalle Muhtarı Murat Hakverdi,
Ünlü avukatlarımızdan Abdurrahman Cebe,
Gerger’in sesi Abdurrahman Kurtbey,
İstanbul Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Salih Kızılyaprak,
Ünlü Ressamımız Remzi Taşkıran,
Yine ünlü Şiir yorumcumuz Ziya Taştan,
Ünlü kebapçımız Pirinli Nusret Usta ve aklıma gelmeyen birçok misafir hazır bulunmuştu.