Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıFahrettin ÇELİKEkonomi Bilinci [ Arama ]

Ekonomi Bilinci
Başlık Ekonomi Bilinci
Tarih 19.03.2014
Gönderen Editör

Ekonomi Bilinci

 

Ekonomi, bireylerin yarattığı değerlerin ve toplumların kaynaklarının nasıl ortaya çıktığını, bunların nasıl bölüşüldüğünü inceleyen, toplum halinde yaşayan insanların bu anlamda davranışlarını konu alan bir sosyal bilimdir.

Ekonomi başka bir deyişle iktisat, ülkeler bazında ele alındığında servetin incelenmesi, yönlendirilmesi, kullanılmasıdır.

İnsanların istekleri sınırsızdır. Hedefinde bir yerlere ulaştıkça başka hedefler kendini gösterir ve insan bu hedeflere ulaşmaya çalışır. Ancak, mevcut kaynaklar içerisinde insanlar sürekli bir tercih yapma durumundadır. Bir miktar parası varsa iş yeri açma, araba alma veya menkul alma gibi bir tercih içerisinde olur.

Sürekli servetine servet ekleme isteğindedir insanoğlu. Yetinmek, yeter artık bu kadar mal demek insan fıtratında yoktur denebilir.

Konu, ekonomi olunca fazla teknik konulara girmeden bazı terimlerin tanımlanması gerekiyor.

Sermaye katmadan, fiziksel ve beyin gücünü kullanarak üretime katkıda bulunanların kazançlarına ücret veya maaş; sermaye sahiplerinin kazançlarına kâr demekteyiz. Menkul veya gayrimenkullerini kiralayarak elde edilen kazanca ise rant veya kira geliri diyebiliriz.

İnsanlar kazandıklarıyla satın alma yoluna gider doğal olarak. Yiyecek ve içecekler, giyim, ilaç, kırtasiye, günlük kullanım araçları gibi nesnel olan şeyler ile sigorta, eğlence, sinema gibi sosyal hizmetler satın alanlara tüketici diyoruz.

Ekonomiyi incelediğimizde iki türlü bir sınıflandırmaya gidebiliriz. Birincisi, kamunun denetimi dışında kalan, gayrisafi millî gelirin hesaplanmasında kullanılamayan faaliyetler olan kayıt dışı ekonomi, ikincisi ise resmi kayıtları tutulabilen, kontrol edilebilen, milli gelir hesaplamalarında kullanılabilen faaliyetler olan kayıt içi ekonomidir.

Özellikle ülkemizde yastık altı denen yüksek oranda kayıt dışı malın olduğu bilinmektedir. Bireyin fakirleşmesi ve zenginleşmesinden öte, ülkenin büyümesinde çok da fazla katkı sağlanamaz ancak yine de ülkenin zenginliği sayılabilir.

 Ayakta kalabilmek ve ekonomisinin ayakta kalabilmesi için bireyin bilinçli ve iyi bir tüketici olması kaçınılmazdır.

Ekonominin sağlam temellere dayanmasının en büyük unsuru olarak, tasarruflu olmayı görürüm. Çünkü böyle bir bilinçle yetiştirildim. Ne kadar üretim olursa olsun, ne kadar kazanç olursa olsun eğer bu kaynaklar tasarruflu ve bilinçli kullanılmıyorsa kurumaya, tükenmeye mahkûmdur.

Çocuk yaşlarda babam tasarruflu olmanın yollarını öğretirdi. O zamanlar bankaların verdikleri kumbaraları getirerek biriktirmeyi, biriktirdiğimi bankaya yatırarak kaynağı değerlendirmeyi öğretirdi.

Babamın bana yaptığı şöyle bir tavsiye vardı ve bu tavsiye bana hayat felsefesi oldu: “Kazancın her ne olursa olsun, az ya da çok, hiç önemli değil, mutlaka kazandıklarının belli bir oranını biriktir ve başın dara düşmeden bu biriktirdiklerini kullanma.” derdi.

Tabi ki, yeterince bunu yapabildim diyemem ama bu tavsiyeyi yerine getirmeye gayret gösterdim. Bu tavsiye ve bilinçle en azından ayağımı yorganıma kadar uzatmayı bildim.

Çağımızın büyük iş adamlarından Sakıp Sabancı’nın “Ekonomi azgın ata benzer, üzerinde durmak hüner ister” tespiti gerçekten yerinde ve önemli bir tespittir.

Hele hele günümüz dünyasında birçok şeyin ekonomiye bağlı olması konuyu daha da önemli kılmaktadır. Buna bağımsızlık dâhildir.

Bir ülke ekonomik olarak güçlü olmadıkça onun varlığı ve bağımsızlığı sürekli tehlikededir. Denizde büyük balığın küçük balığı yuttuğu gibi uluslararası arenada da büyük devletler, küçük devletleri sömürür, daha da yoksullaştırır ve yok etmeye çalışır.

Dünyada meydana gelen bir kriz, yaşadığımız ülkeyi ve dolayısıyla bireyi etkilemektedir. Dünyada arz - talep durumunun dengede tutulması gerekiyor.

Yani üretim ve tüketimin birbirini karşılaması gerekiyor. Aksi takdirde dengeler bozulur krizler meydana gelir ve büyük ülkeler küçükleri kemirir durur.

Çünkü insanların ihtiyaçlarını temin etme zorunluluğu vardır ve ülkeler de insanlarının refah ve huzurunu temin etmekle yükümlüdür.

Ülke ekonomisi eğer reel ve dinamik bir yapıya sahipse küresel sarsıntılardan etkilenmez. Ekonomistlerin önlerini görmesi, uzun, orta ve kısa vadeli planlarının olması, dünya ekonomisini iyi bilmeleri ve bu yönde politikalar geliştirebilmeleri bu tür krizleri asgari seviyeye düşürecektir.

Bir ülkeyi yönetmek ile bir aileyi yönetmek arasında temelde fazla bir farklılık yoktur. İkisi arasında sadece teknik detaylar söz konusudur. Esas olan kaynakların yerinde, zamanında ve tasarruflu kullanılmasıdır.

Ekonomik refaha ulaşmış bireyler, bilinçli bir toplum, güçlü bir Türkiye dileğiyle…

Oyu Puanı: 0 - Ortalama:

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 4 (0 Kayıtlı Üye 4 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri