Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıZiya AKTAŞVESAYETİN SONU MU? [ Arama ]

VESAYETİN SONU MU?
Başlık VESAYETİN SONU MU?
Tarih 31.10.2013
Gönderen Editör

 

VESAYETİN SONU MU?

                Darbeye teşebbüs davalarından bazılarının(Balyoz) sonuçlanması ve bazılarında da (Ergenekon ve uzantıları) sona yaklaşılmasının bize gösterdiği bir gerçek var; o da bir dönemin kapanmakta olduğudur.

                Ülkemizde vesayet sadece bugüne has veya Cumhuriyetle başlamış bir sorun değil, kökü çok daha derinlere inmektedir. Bu sorunun uzun bir geçmişi olup, bunu Cumhuriyetin kuruluş yıllarına hatta Osmanlı’nın sön dönemine kadar uzatmak mümkün. Türkiye’nin başına musallat olan bu musibet Tanzimat’la başlamış ve bu dönemde başlayan modernleşme hareketi bürokratik vesayeti tahkim etmiştir. Tanzimat’la başlayan modernleşme arayışları gerek Osmanlı’da gerekse Cumhuriyet’te hayata geçirilmesinde askeri ve sivil bürokratik vesayetin belirleyici olduğu bir realitedir. Çünkü modernleşme ancak vesayetle kabul ettirilebilirdi; nitekim öyle oldu.

                Tanzimat Fermanı ile, Osmanlı İmparatorluğunda, modernleşme ve Batılılaşma süreci ile başlayan modernleşme hareketi modernliğin rasyonalitesi üzerine inşa edilmiş bir bürokrasiyi değil, doğrudan doğruya memur saltanatı anlamına gelen bir sistem üretmiştir. Büyük Reşid Paşa ile başlayan ve onun yetiştirmeleri olan Ali ve Fuad Paşalar modern bir bürokratik devletin rasyonalitesini değil, memur saltanatının iktidarını temsil etmişlerdir.

                Kökleri Osmanlı’nın sön dönemlerine kadar uzanan vesayet sistemi(derin devlet) son zamanlarda çatırdamaya ve yıkılmaya yüz tutmuş bulunuyor. Hükümetin kararlı ve dik duruşu, yargı mensuplarının cesur tutumları sayesinde bu noktaya gelmek mümkün olabilmiştir. Gelinen noktada darbeye teşebbüs davalarının kimisi (Balyoz) sonuçlanırken, kimisinde de(Ergenekon ve uzantıları) sona yaklaşılmış bulunuyor.

                Kendilerini devletin gerçek sahibi görüp istedikleri zaman devlete ayar veren vesayet ağaları gelinen bu noktadan sonra kazın ayağının hiç de sandıkları gibi olmadığını nihayet anlamışlardır(!) Esasen devletin sahibi asker ve sivil bürokrasi değil, doğrudan halktır. Demokrasilerde milletin iradesi esas olup, devlete ayar verecek olan da halktan başkası değildir. Herkesin bu hususu iyice idrak etmesi gerekir. Umarım darbe davalarının seyri ve demokratikleşme yolunda alınan mesafe bu konunun anlaşılmasına bir nebze yardımcı olmuştur!

                Bugüne kadar hesap vermek gibi bir durumla karşılaşmamış olan darbeciler son dönemde görülmekte olan darbeye teşebbüs ve darbe davaları yargılamalarından sonra neye uğradıklarını şaşırıp adeta şoke olmuş durumdalar. Aslında içine düştükleri bu şaşkınlık ve panik hali büsbütün de temelsiz sayılmaz; çünkü böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyorlar. Esasen ülkemizde darbe geleneğinin serpilip gelişmesinin en önemli nedeni şimdiye kadar hesap sorulmayıp, yapılanların yapanların yanına kâr kalmasıdır. Son gelişmelerden sonra bu durumun sürgit devam etmeyeceği herhalde kafalarına iyice dank etmiştir. Son dönemde ülkemizde yaşananları gördükten sonra bundan böyle hiç kimse darbe hayalleri kuramaz ve kolay kolay buna teşebbüs edemez! Çünkü böyle bir durumda başına neler geleceğini gayet iyi bilir.

                Darbecilerin etkisizleştirilmesi yolunda alınan bunca mesafeye, bunlara ölümcül darbe indirilmesine rağmen yine de ihtiyatı elden bırakmamak gerekir. Darbeye teşebbüs ve darbe davaları tüm hızı ile sürüp darbeciler yargılansa da, bunların tamamen bertaraf edildiğini söylemek çok zor. Bunlar hala darbe rüyaları görmekte ve darbe ile yatıp kalkmaktadırlar. Aslında bunlar şu an kuluçka döneminde sayılırlar. Bulacakları ilk fırsatta yeniden sahne alacaklarından hiç kimsenin şüphesi olmasın! Onlara bu fırsatı vermemek ve bir daha bellerini doğrultmalarına meydan vermemek için yapılan uygulamaların yasal zemine kavuşturulması bir zorunluluk arz etmektedir. Bu bağlamda sivil, demokratik ve özgürlükçü bir Anayasanın yapılması olmazsa olmaz bir şart olarak tebellür etmiş bulunuyor.

                Partilerin uzlaşmaz tutumu ve şu ana kadar bu konuda yapılan çalışmaların zevahiri kurtarmaktan öteye geçmemesi durumuna bakarak mevcut meclis kompozisyonu ile bu işin yapılmasının çok zor olduğu söylenebilir. Hele seçim sathı mailine girilmek üzere olduğumuz bir zaman diliminde Anayasa yapmanın imkânsız olduğu herkesin bildiği bir gerçektir.

                     Darbecilere zırh sağlayan ve bu konuda ellerine gerekçeler sunan miadını dolduran darbe ürünü 82 Anayasa’sının kaldırılıp yerine sivil, demokratik ve özgürlükçü bir Anayasanın yapılmasının zamanı çoktan gelmiş, hatta geçmektedir. Buna rağmen bir kısım siyasi partilerimiz siyasi, ideolojik veya sırf muhalefet yapmak için muhalefet yapmak mülahazası ile ayak sürümeye devam etmektedirler. Millete dar gelen bu Anayasa’nın değişmesi artık zaman meselesidir. Kısır çekişmeler yüzünden mevcut meclis bu işi başaramazsa-ki öyle görünüyor- bu sonucun ortaya çıkmasında payı olan siyasi partiler ağır bedeller ödeyeceği gibi, bu hayırlı işi yapmak yeni vekillere nasip olacak ve bunun şerefi onların hanesine yazılacaktır.

 

Oyu Puanı: 13 - Ortalama: 4.85

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 2 (0 Kayıtlı Üye 2 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri