Toplumun bireyleri arasında kasten veya kazayla mal, can veya insan onuruna zararlar meydana gelebilmektedir.
İşini, ailesini, hatta devleti yönetmeyi öğrendiği halde kendi öfkesini kontrol edip yönetmeyi öğrenememiş bazı bireylerin bu tür zararları meydana getirebilecek söz veya davranışları ilk etapta kasıtlı görülebilmekte ise de olaydan sonra daha basiretli düşünülünce “keşke de yapmasaydım” denilerek pişmanlık içerisine girilmekte, lakin çoğu kez iş işten geçmiş olmaktadır. Ancak bu tür olayların tarafları, hukuk açısından yalnızca mağdur ve şüphelinin kendisi ise de sosyal açıdan birinci, ikinci ve üçüncü dereceden kan ve sıhrî hısımlarına ilaveten yakın dost ve arkadaşları bile olabilmektedir.
Adıyaman’dan bir dönem belediye başkanlığı ve ardından da 22 ve 23. dönem milletvekilliği yapan Şevket Gürsoy’un herkesçe bilinen bir özelliği de, “Elif okuduk ötürü / Pazar eyledik götürü / Yaratılmışı hoş gördük / Yaratandan ötürü” diyen Yunus Emre gibi insanlar arasında hiçbir ayırım gözetmeden her kesime eşit yakınlıkta durması… Bu özelliğinin ise yaptığı görevlerden ziyade kendisi gibi mütevazı ve uzlaşmacı kültüre sahip başta rahmetli babası Sıtkı Gürsoy Amca’dan aldığı feyiz ve aile terbiyesinden kaynaklandığına inanıyorum.
Gürsoy’un belki de bu özelliğinden ileri gelen “hoşgörülü, uzlaşmacı ve uzlaştırıcı” tavrını bilenler, aralarında anlaşmazlık bulunan küskün veya hasımları ortak bir paydada buluşturup barıştırması için yıllardır “Haydi Gürsoy!” demekte ve yapılan girişimler Allah’a şükür genellikle barışla sonuçlanmaktadır. Zaten hukukumuzda da uyuşmazlıklarda “uzlaşma” asıl, “dava” ise istisnadır. Bu gelenek ve göreneğimizin yazılı hukuka yansımasındandır ki son yıllarda “arabuluculuk” kurumu pozitif hukukumuzda da yer almış bulunmaktadır.
Nitekim Gürsoy’un geçen haftalarda Adıyaman’a 2–3 günlüğüne gidip döndüğünü duymam üzerine yaptığımız telefon görüşmesinde, bir süre önce bıçakla öldürülen bir kişinin ailesi ile mağdur tarafın ailesini barıştırdığını söyleyince, taraflardan biriymişim gibi ben de çok sevindim. Çünkü ben de mutluluk ve gerçek zenginliğin üç sihirli kelime olan, “Sabret, Şükret, Affet” kelimelerinde bulunduğuna inanırım.
Tabii ki adaletin önünde herkesin boynu kıldan ince… Bu işin diğer boyutu…
Sağlanan barışı duyduğumda Gürsoy için aklıma ilk gelen tanımlama, “Barış elçisi” oldu. Ve aklıma ilk gelen söz ise ünlü dava adamı Bediüzzaman’ın, “Bizler muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur.” Sözü oldu.
Çok yaşa Şevket Gürsoy…
Çok yaşayın tüm barışseverler…
NOT:GölbaşıTürkay Gazetesi Sahibi Mustafa Gül’ün 22 yaşındaki kız kardeşinin geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanarak Adıyaman Devlet Hastanesi, ayrıca Kayatepe Köyü Yardımlaşma Derneği Başkanı Ramazan Gökay’ın aynı yaşlardaki kızının ise yakalandığı hastalıktan tedavisinin ise Malatya Turgut Özal Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi personelinin müşfik elleri altında devam ettiğini öğrendim.
Geçmiş olsun diyor, Yüce Allah’ın Bayan Gül ve Bayan Gökay’ın gençliğine acımasını ve iyileşmeleri için Gül ve Gökay’la birlikte tüm hastalara dua etmemizi diliyorum.
BARIŞ ELÇİSİ: ŞEVKET GÜRSOY
