Kürt Sorunu ve Salih Fırat (4)

Kürt sorunu tarihi süreci olan bir sorundur. 1980’li yıllardan başlayarak tartışılmaya başlanmıştır. 1990’lı yıllarda uluslar arası bir konum kazanmıştır. Çok boyutlu bir biçimde tartışılmaya başlanmıştır.

Kendisi Kürt kökenli olan Salih Fırat, öğrencilik yıllarından başlayarak Kürt hareketinin içinde yer almamıştır. Yer aldığına dair kamuoyuna yansıyan bir açıklaması ve çalışması yok.

CHP il başkanlığı dönemi, milletvekili adaylığı dönemi seçim çalışması dahil CHP’den istifa ettiği güne kadar, (Uludere’yi ziyareti bir kenara konulursa) Kürt sorununa yönelik kamuoyuna yansımış olan bir çalışması, görüşü ve açıklaması yoktur.

CHP Meclis Grubu İç Yönetmenliği’ne göre milletvekillerinin, Grup Başkanlığı’na müracaat ederek Meclis Grubu’nu toplantıya çağırma hakkı var. Birgül Ayman Güler’in konuşmasından rahatsız olduğunu söyleyen Salih Fırat, CHP Meclis Grubunu toplantıya çağırabilirdi. Burada Güler’in konuşmasını tartışmaya açar, Kürt sorununa ve Kürtlere yönelik Güler ve Güler gibi düşünen diğer milletvekilleriyle mücadele edebilirdi.

Meclis Grubu’ndaki mücadelesinde sonuç alamazsa, Genel Başkanla görüşüp partinin en üst Organı olan Parti Meclisi’nin toplanmasını talep edebilirdi. Güler’in söylediklerinin Parti Meclisi’nde tartışılmasını sağlayabilirdi.

Bu yolla Kürt sorununu çözümüne önemli katkısı olurdu. Eğer bunları yapıp sonuç alamayınca Partiden istifa etseydi, iddialarında haklı ve samimi olurdu.

Ama Fırat, Kendisini milletvekili yapan Genel Başkanın görüşme talebini bile kabul etmeden CHP’den istifa etmiştir.

Eğer Fırat’ın istifasının gerçek nedeni, Güler’in söyledikleri olsaydı, o zaman Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt sorunun çözümü için mücadele eden, Kürt sorunun çözümünü kendisi için dert edinen BDP’ye geçmesi gerekirdi. Kendisini davet eden BDP’ye geçmesi, orada politika yapmaya devam etmesi gerekirdi.

Ama BDP’ye gitmedi. İktidarda olan, kaynak kullanan, fayda sağlayan AKP’ye gitti.

AKP’ye geçmeye karar verince Kürt olduğunu ve Kürtlere yapılan haksızlıkları hatırlayan Fırat’ın, neden kendisini davet eden BDP’ye değil de, AKP’ye geçtiği süreç içinde daha yakından görülecektir. Bekleyip göreceğiyiz.  

(Devam edecek)

Celal Topkan

CHP eski Adıyaman Milletvekili

Haram, Günah, Erdoğan ve Siyaset  (4)

Siyasi partilerin kuruluş ilkeleri vardır. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, Necmettin Erbakan’ın düşünüp kurguladığı Milli Görüşçüler. Milli Görüş, din esaslarına dayanan bir yönetim ve yaşam tarzını yaşama geçirmeyi hedeflemektedir.

Erdoğan başta olmak üzere, AKP yöneticileri ve milletvekilleri Milli Görüşün ilkeleri ve değerlerini, yaşama geçirmek için mücadele ediyorlar. Siyasi konuşmalarında neredeyse iki kelimelerinde birisinde Allah’ın ve Peygamber’in (asm) adını anıyorlar. Allah’ı ve Peygamberi (asm) siyaset aracı yapıyorlar. Allah’ı ve Peygamberi (asm) siyasetlerine alet ediyorlar. Sık sık ahlaklı olmaya vurgu yapıyorlar, haksız kazancın haran olduğunu söylüyorlar. Haramla beslenenlerin en büyük günahı işlediklerini söylüyorlar.  

Allah Kuranıkerim de Müslümanların nasıl davranacaklarını, neyin haram, neyin helal olduğunu söylüyor. Peygamberimiz (asm) hadislerinde haram ve helal olanı örnekler vererek söylüyor.  

Dinimize göre, kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin. Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da. Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir. Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir.” (Buhari, Rikak, 48)

Günah dosyaları üç'tür:

1- Allah'ın affetmeyeceği, şirk dosyası

2- Allah'ın affedeceği, günah dosyası,

3- Kul hakları ile ilgili dosya.

Hz. Enes(r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber (asm) buyurdu ki: “Zulüm üç çeşittir: Allah’ın asla affetmeyeceği zulüm; Allah’ın affedeceği zulüm ve Allah’ın göz ardı etmeyeceği zulüm.

a) Allah’ın asla affetmeyeceği zulüm, Allah’a ortak koşmaktır. Çünkü şirk büyük bir zulümdür.

b) Allah’ın affedeceği zulüm ise, kulların kendileri ile Rableri arasında kendisine karşı işlenen suçlardır.

c) Allah’ın göz ardı etmeyeceği zulüm ise, kulların birbirlerine karşı yaptıkları zulümdür ki, haklarını birbirlerine ödetmedikçe onu terk etmeyecektir.” (Suyutî, el-Camiu’s-Sağir, 2/94)

Salih Fırat, CHP’nin siyasi ilke ve değerlerini benimseyerek CHP’de il başkanlığı yaptı. 2011 seçimlerinde CHP’de milletvekili adayı oldu. CHP’lilerin oylarını alarak milletvekili seçildi. Daha sonra kendisine oy veren seçmenlerle helalleşmeden CHP’den istifa etti. AKP’ye katıldı. Katılım törenin yakasına AKP rozetini bizzat Başbakan Erdoğan taktı. AKP milletvekilleri, töreni ayakta alkışladılar. Adıyaman il ve ilçe örgütleri, Salih Fırat’ın AKP’ye katılımını alkışlarla onayladılar. 

Fırat’a rozetini takan Erdoğan, Fırat’a seni CHP seçmeni seçti. Onların sende halkları var. Git onlarla helalleş öyle gel. Aksi kul hakkı yemiş olursun. Biz kul hakkı yemiş ve günah işlemiş birisinin partimize alamayız, onunla birlikte politika yapamayız. Aksi halde bizde senin günahlarına ortak olmuş oluruz demedi.

Salih Fırat’ın, CHP’den ayrılıp AKP’ye katılması, AKP’nin başkalarının oylarıyla seçilmiş, emek vermeden sahip olduğu, dinen haram olan bir kazançtı.    

Günlük siyasi konuşmalarında sık sık altını çizerek ahlaklı olmaya vurgu yapan, haksız kazancın haran olduğunu söyleyen Erdoğan, Fırat’ın AKP’ye katılmasıyla AKP’nin milletvekili sayısının artması söz konusu olunca, ahlaksızlığın üstü örtüldü, haksız kazanç haram olmaktan çıktı.  Daha önce ahlak dışı ve haram her şey caiz ve mubah oldu.