Öldükten sonra dirilme olmadığı iddiaları cılız da olsa maalesef halen mevcut. İşte, sağ olsun Ankara’da yeni tanıştığım bir dostum, bu iddianın yanlışlarını bilimsel yönden 5 madde halinde irdeleyen internet kaynaklı güzel bir yazı göndermiş. Aşağıda birlikte okuyalım;
“İmanın altı tane esası vardır. Bunlardan birisi de, Haşire yani öldükten sonra tekrardirileceğimize inanmaktır. Mümin olan bir kimse Kuran’ın bu hükmüne amenna der ve hiçtereddütsüz inanır. Çünkü inandığı Allah bunu yapmaya kadirdir. Fakat Hz. Âdem zamanındangünümüze kadar birçok kimseler öldükten sonra dirilmeye inanmamış, şüphe ve acabalariçinde kalmışlardır. Bunun bir örneği Peygamberimiz zamanında yaşanmıştır.
Öldükten sonra dirilmeyi anlatan ve ahrete inanmayı gerekli kılan ayetler nazil olmaya başlayınca o zamanın müşrikleri bu meseleyi akıllarıyla anlayamadıkları için itiraz etmişler ve Peygamberimize kurumuş ve çürümüş bir kemiği göstererek "Bu kurumuş ve çürümüş kemiği kim diriltecek." dediler. Müşriklerin bu sualine karşılık olarak Kuran’ın 36. süresi olan Yasin süresinin 78 ve 79. ayetleriyle cevap verildi. Bu ayetlerin ışığı altında Kuranmüşriklere ve ahrete inanmayanlara nasıl bir cevap vermiş ona bakalım:
Birincisi...Her şeyi aklıyla halledeceklerini zannedenlere şöyle diyor... Akıl, Kuran'ın hakikatlerinianlamak içindir. Fakat tek başına yeterli değildir. Nasıl ki göz görmek içindir. Görmek için verilen göz ışıkla bakmasa tek başına görmüyor. Veya yeterli olmuyor. Işıkla bakan göz istenenneticeyi veriyor. Aynen öyle de. Eğer aklımız Kuran’ın ışığı ile bakarsa anlamayacağı ve idrakedemeyeceği bir şey kalmaz. Kuran’ın verdiği ve gösterdiği örneklerle Kuran'ı hakikatlerin akla, mantığa ve ilmi gerçeklere gayet uygun olduğunu görür. Eğer aklımız Kuran’ın ve imanınnuruyla kâinata ve varlıklara bakmasa o zaman birçok hakikati anlayamaz. Olayların hikmetve güzelliğini göremez. Öyle ise Kuran'ı meseleleri sadece akılla anlama tarafına gitmemeliyiz.Aklımızı mutlaka vahyin ışığıyla beraber kullanmalıyız.
İkincisi...Kurumuş kemikleri kim diriltecek diyenlere Rabbimiz Kuran’da "Ey Habibim sen deki... O kuru kemikleri yoktan kim var edip onlara hayatı kim vermişse yine o diriltecek " diyecevap veriyor. Bu cevaptan şunu anlıyoruz. Bir işin ustası olan, yaptığı bir işi yeniden yapabilir. Bozulanı tekrar onarabilir. Mesela, bir terzi diktiği bir elbiseyi sökerek yeniden dikebilir.
Bir saat ustası bozulan bir saati tekrar onarabilir. Bir marangoz kırılan bir mobilyanın yenisini yapabilir. Bunlar için bir defa yaptı, bir daha yapamaz diyemeyiz. Çünkü işleri o şeyleri yapmak olduğu için bozulanı yapmak veya kırılanı onarmak onlar için zor değildir. Aynen öyledebütün kâinatı ve varlıkları yoktan var eden, onlara hayat veren ve her zamanda yeni canlıları yaratarak dünyaya gönderen bir Kudret ve Hikmet sahibi olan için çürümüş kemiklereyeniden hayat vermek zor değildir. Düşünün ki şu anda yaşayan canlılar 150 sene sonra hepsiölmüş olacak ve onların yerine şu anda olmayanlar yaratılmış olacak. İşte şu anda hayatta olmayanları zamanı gelince kim yaratıyorsa, kurumuş ve çürümüş kemikleri de o yaratacak….”
Yerimiz itibariyle yazımıza şimdilik virgül koyuyoruz. Noktayı ise yarın koyacağız inşallah…
Baharla Gelen Haşir (Ö.S.DİRİLME) Hakikati-2
Öldükten sonra dirileceğimizi bilimsel yönden irdeleyen, Ankara’daki bir dostumun gönderdiği internet kaynaklı dünkü yazıyı bugün noktalıyoruz:
“Üçüncüsü...Kuran insanın ilk yaradılışını nazara vererek der: "Sizi anne karnında bir damlasudan, kan pıhtısına. Kan pıhtısını et parçasına ve o et parçasını insan şekline nasıl getirdiğimizi görmüyor musunuz?" İşte sizi bir damla sudan yaratan kim ise; öldükten sonra da siziihya edip diriltecek olan yine odur. Bunu düşünerek neden kıyas etmiyorsunuz. Sizin ikinciyaradılışınız, birinci yaradılışınızdan daha kolaydır. Çünkü bir şeyi ilk defa yapmak zordur.
Aynı şeyi devamlı yapana yaptığı iş zor gelmez. Zaten Allahın Kudreti zati olduğu için, Okudrete nispeten bir de bin de birdir. Bir haftada yeryüzünü yeniden ihya etmesi gibi… Bir damla suyu insanın binlerce aza, organ ve uzuvlarına dönüştüren bir Kudret sahibine, bizleri yeniden hayata getirmek zor değildir. Madem vaat etmiş elbette yapacaktır.
Dördüncüsü...Kuran kışın ölmüş ve kurumuş yeryüzünün bahar mevsiminde yeniden ihyaedilmesini nazarımıza vererek der: "Kışın kuru kemikler gibi olan ağaçların baharda yenidendirildiğini görmüyor musunuz?" Neden bunu kendinizin ihyası içinde kıyas etmeyerek inkârasapıyorsunuz? Elbette koca yer yüzünü ihya eden sizi de ihya etmeye kadirdir der. ÖzellikleYasin suresinin son ayetlerinde bu hakikat bizlere bildirilmekte ve şöyle denmektedir. Kışınölmüş ve kurumuş olan yeryüzünü, özellikle kuru kemik gibi kalan ağaçları, kış uykusuna yatan canlıların bahardaki yeniden uyanışını ve yaradılışını görüyorsunuz. İşte sizin de öldüktensonra yeniden yaradılışınız öyle olacaktır. Yer altına atılan tohumları orda çürütmeyerek, onları yer üstüne çıkararak onlara yeni bir hayat veren Kudret elbette sizlere de yeni bir hayat verecek ve sizleri Huzur-u Kibriyasına getirecek ve size dünya hayatının hesabını soracaktır.
Beşincisi...Size bu kadar nimet veren Zat-ı Zülcelâl sizi başıboş bırakmaz ki... Kabre girip de kalmamak üzere orada yatasınız. Evet, insan küçücük bahçesine ektiği mahsulâtını yetiştirip sonra da toplayarak çöpe atmaz. Bir terzi özenle diktiği bir elbiseyi götürüp pisliklerin içine atmaz.
Bir fabrika sahibi üretilmesi için milyonları harcayarak ürettiği bir ürünü götürüp denize dökerek bütün sermayesini zayi etmez. Bir kimse senelerce okuyup emek vererek aldığı diplomasını yırtarak gidip dağda çobanlık yapmaz. Aynen öyle de… Güneşi bizim için doğurup batıran, semadan bizim için suyu indiren, yerden ve ağaçların içinden bizim için en latif ve en güzel sebzeve meyveleri çıkaran, zehirli bir böcek olan arıdan bize balı yediren, elsiz bir böceğin eliyle bizeen yumuşak kumaşı giydiren, dağları, denizleri ve tüm canlıları bizim hizmetimize veren ve bizinsanlara en çok kıymet ve değer veren bir Zat-ı Zülcelâl bizi ölümle hiçliğe mahkûm eder mi?
Bütün Hikmetlerini zayi ve abes yapar mı? Bütün Peygamberleri ve semavi kitaplarla bildirdiğiahreti getirmemekle hâşâ yalancı olur mu? Bunun için "Ey insanlar siz kabre girip de oradankalkmak istemeseniz de; sizi yaratan ve size bu kadar nimet ve kıymet veren Rabbiniz sizi kabirde kalkmamak üzere orda bırakmayacak. Sizi tekrar ihya edecek, huzuruna celp ederek hayatın hesabını soracak ve ya mükâfat veya mücazat ile mukabele edecektir."
Demek ölüm bir son değil, bir başlangıçtır. Huzur-u İlahi’ye gidiştir. Ebedi saadetebir davettir. Vatan-ı asliyemize dönüştür. Bu dönüşe hazırlık yapmamız gereklidir. ZiraPeygamberimiz bize hitaben: " Hazırlanınız. Başka daimi bir memlekete gideceksiniz. Öyle birmemleket ki, bu memleket ona nispeten bir zindan hükmündedir. Kuran’ı dinleyip O’nun emirlerine itaat ederseniz merhamet ve ihsanlarına mazhar olacaksınız. Yoksa isyan edip dinlemezseniz, müthiş zindanlara atılacaksınız."diyor.
Evet, geceden sonra gündüzün, kıştan sonra baharın gelmesi katiyetinde, dünyadan sonra daahret gelecektir. Allahın vadi gerçek olacak. İnsanlar ameline göre ya cennete veya cehennemegidecektir. Rabbim bizleri cennetine gidenlerden eylesin.
Âmin... Âmin... Âmin…”
Yazı burada bitiyor. Eh… Ne diyelim? Önce Âmin kelimesini tekrar edelim, sonra da yazıyı gönderen Ankara’daki dostumuza teşekkür edelim…