MINDARA DOLAM DOLAM…

Hemşerimiz Eski İstanbul Milletvekili Avukat Sırrı Özbek, “Kökünü Arayan Çınar”dan sonra kaleme aldığı yeni kitabı “Tosbağa Avcısı” da Belge Yayınları arasında kitapçı raflarında yerini almış… Diğerinde olduğu gibi bu kitabında da mütevazılığından olsa gerek, ne siyasi kimliğinden bahsetmiş ve ne de adının başına mesleğini koymuş…

Kitabın piyasaya sürülmesinin, Adıyaman’ın il oluşunun 57’nci yıl dönümü kutlamalarının yapıldığı bir zamana denk gelmesi ise güzel bir rastlantı olmuş. Çünkü Adıyaman Belediyesince düzenlenen kutlama etkinlikleri kapsamında Belediye Tiyatrosu elemanlarının oynadığı Yediyaman adlı oyunda canlandırılan nostaljik portrelerin çoğuna tesadüfen kitapta da yer verilmiş… Hem de daha geniş bir biçimde… Tiyatro ilgilileri kitabı okuduğu takdirde öyle inanıyorum ki, sahneye çıkarabilecekleri deve dışında bilhassa Dursun Çavuş bölümü “Mındara dolam dolam, Dursun Çavış kurbanın olam” türküsü eşliğinde 2-3 perdelik ayrı ve bağımsız bir siyasal-müzikal komedya haline gelir…

Bazıları mahlas da olsa kitapta yer verilen diğer portrelerden Kahtalı Demiro ve Mıstefa’yi Gırbe, Mobilyacı Zülfü Usta, Otobüscü Koyungözlü Salih Usta, Kaleci Besri, Şerbetçi Kemal, Şerbetçi Vartolu, Şerbetçi Ömer Emmi, Şerbetçi Kadir Emmi, Gavır İmam, Avcı Avıko, Qılloçço(Kambur Abuzer), Hep Motore, Kahveci Gürbüz, tiyatro esnasında rol icabı derken gerçekten ölen Yılanoğlu(İsmet Kurt), Ökkeş, Remi Zene, Fortçu Turan, Toros İmam(Tarzan), Çıta Abdurrahman(Ebe), adliye katibi Okçu, taksici Lobut Usta, istidacı Abdurrahman Kılıç ve eşkıya Mam Sılo’yu sayabiliriz. 

Birbirinden bağımsız ve sürükleyici on altı bölümden oluşan kitapta ilgimi çekenlerden biri de bunlardan Abdurrahman Kılıç’ın; Adıyaman Kent Konseyi Kanaat Önderleri Meclisi Onursal Başkanı 100 yaşına merdiven dayamış delikanlı emekli öğretmen Hacı Yılmaz Demirel’in okuduğu İhtiyarlık şiirini çağrıştıran Yolun Sonu adlı şiiri oldu.

 İstanbul’da yaşayan Sayın Özbek’ten bizleri yeni eserlerinden yoksun bırakmamasını diliyor, rahmetli Kılıç’ın yukarıda sözünü ettiğimiz şiiriyle de yazımızı noktalıyoruz:

“Gönül dağlarını duman alınca

Bağlarında ne gül ne sümbül kalır.

Geceler hüsrana sevdalanınca

Ne seher yelleri ne bülbül kalır.

Ağaran saçların, titrek dizlerin,

Tebessüm arayan mahzun gözlerin,

Bir zamanlar taşa geçen sözlerin,

Vurgun yemiş gibi pür melül kalır.

Bir kez başlamasın yaprak dökümü,

Kırar dallarını, söker kökünü,

Sırtında yılların mihnet yükünü,

Taşımaktan yorgun, bir gönül kalır.

Ne arayan olur ne de bir soran,

İçin için kanar bağrında yaran,

Aramaz dostların, usanır yâran,

Ne kardeş, ne bacı ne oğul kalır.

Yavaş yavaş kurur yaşlar teninden,

Hızlı hızlı geçer yıllar önünden,

Ömrünün ağlayan son demlerinden,

Ebedi yurduna az bir yol kalır.”

Mustafa Işıldak www.isildakkalem.com

0532-422 95 28 m.isildak02@gmail.com