30 Temmuz tarihli Zaman gazetesinde okuduğum bir haberle içim karardı…
Basit, hem de çok basit bir ihmal, henüz hayatının baharında olan bir insanın gözünden sakatlanmasına yol açmıştı. Gerçi benzer ihmallerin bazen ölüme dahi sebebiyet verdiğinden de haberdar oluyorduk…
Kendi ihmali yüzünden ölen bir insan, bu dünya gözüyle durumu kavrayamayacaktı, ancak bir organından sakatlanarak hayatını ağır-aksak devam ettirecek olan bir insan ve yakınları aksine durumu kavramış olacak ve belki de sürekli “keşke…” demekten kendini alıkoyamayacaktı?
İzmir’in Tire ilçesinde bir motosikletin otomobiline çarpması sonucu meydana gelen kazada hava yastığı açılıyor ve 25 yaşındaki sürücü Gizem’in yüzüne çarpan hava yastığı yüzünün yanmasına sebebiyet veriyordu. Çünkü Gizem, emniyet kemerini takmamıştı… Nasıl olsa şehir içindeyim 30-40 kilometre hızla yavaş gidiyorum. Emniyet kemerini takmama ne gerek var, diye düşünmüştü? Oysa kendi hızını ayarlama kendisinin elinde olmasına rağmen, seyreden diğer araçların hızını ayarlamanın kendi elinde olmadığı ve olamayacağı o anda aklına gelmemişti. Belki gideceği mesafe kısa ise niye takıp çıkarayım diye düşünmüştü...
Bir batılının yüz yıl önce emniyet kemerini bulmaya aklı eriyordu da; aynı kemeri kullanmaya bizim aklımız ermiyor muydu?Bir de bazı aklıevveller, araç sinyali kesilsin diye kemeri arkadan bağlıyor veya çocuğa yalancı meme verir gibi plastik toka takıyordu. Kimisi ise trafik polisini görünce hemen sağ eliyle tutuyor, bu şekilde bazen polisi, bazen de otomobilini aldattığını sanıyordu, ama aslında ilk aldattığı bizzat kendisiydi, çocuklarıydı, kardeşleriydi, toplumdu…
Şimdi bir kazada emniyet kemerinin bağlı olmaması halinde 3 SANİYE İÇERİSİNDE oluşacak vahim tabloyu www.wikipedia.org sitesinden birlikte öğrenelim:
-Ön tamponlar araca gömülür. Araç kendi ağırlığının 30 katı kadar bir kuvvetle frenlenir. Sürücü ve yolcular kemerle bağlı değillerse 80 (Seksen) km süratle araç içinde harekete devam eder.
-Sürücü, koltuğuyla beraber, 15 cm öne doğru fırlar, göğüs kafesiyle direksiyona çarpar.
-Araç içindekilere kendi ağırlıklarının 80 katı ağırlık biner, yani ezilir.
-Sürücü, 9 TONLUK bir kuvvetle gösterge paneline çarpar, yanındaki yolcuyla beraber aynı anda kafasını ön cama çarpar, yolcu bu çarpmayla kafasına ölümcül bir darbe alarak camdan dışarıya fırlar.
-Sürücü tekrar aracın içine düşer.
-Araç yavaşça geriye çekilmeye baslar.
-Sürücünün arkasında oturan yolcu, sürücü seviyesine yükselir ve kafasıyla sert bir darbe yapar, aynı anda kendisi de ölümcül bir darbe alır.
-Tekrar sessizlik egemen olur; cam, çelik, plastik parçaları yere düşer.
-Ortaya çıkan enerji inanılmazdır. Saniyede 80 km hızla giden 1 ton ağırlığındaki bir otomobili 30 metre yukarıya fırlatabilir.
Vahim tablo böyle…
O halde nasıl olsa şehir içindeyim, bir şey olmaz demeyelim…
Şimdi sormak gerekir; Emniyet kemeri mi? Koltuk Değneği mi?
Hangisini tercih edersiniz?
Başsağlığı: Vefat eden; emekli öğretmen M.Ali Alkuş’un babası Osman Alkuş ile Valilik Özel Kalem Müdürü Sami Ketenci’nin annesi İmmi Ketenci’ye Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Ruhları şad olsun…
EMNİYET KEMERİ Mİ? KOLTUK DEĞNEĞİ Mİ?
