Gazete yazarlığı, hele hele Adıyaman gibi yörelerdeki yerel gazete yazarlığı özveri ister, sürekli okuyacak, gündemi izleyecek, gündemdeki konulardan önemli gördüğünü veya ilgi duyduğunu alıp işleyecek, yazıya dökeceksin. Her yazı için belki iki-üç saat zaman ayıracak, ter dökeceksin. Kelimeleri nakış gibi örecek ve bir sonuç çıkaracaksın. Yazıyı imla ve anlatım bütünlüğü yönünden kontrol edecek ve hatta o anda nazının geçtiği bir yazar meslektaşın geldiğinde bir de ona edit ettirecek ve sonra da gazetene yollayacaksın. Gazeteyle birlikte internette de yayınlanabilmesi için uygun zamanda sitelere de göndereceksin… Geri bildirimler gelecek, hele benim gibi her yazıda cep telefonunu da yazıyorsan ve ayrıca e-mail grubuna da yolluyorsan bu geri bildirimler daha da fazla olabilecek ve bunlara yetişmeye, cevaplamaya çalışacak, gerekirse eleştiri veya açıklamaları da yayınlamaktan kaçınmayacaksın… Bu arada hayatın olağan akışı gereği ailen, işin, üyesi veya gönüllüsü olduğun siyasi parti, STKve toplum için yapman gereken işleri de yapacaksın…
Ve yazıdan dolayı bazen burun kıvıranlar, gözünü kaçıranlar ve “hele bir elime düşerse görür halini?” diye fırsat kollayanlar veya övgü yağdıranlar olacak, tüm bunlara karşın övgüler karşısında şımarmayacak, diğer tepkiler karşısında yılmayacak ve objektifliğini korumaya çalışacaksın…
Bu arada zaman darlığından atladığın, yapamadığın işler, yazamadığın konular olacak… İlimizin tanınmış siyasetçilerinden Avukat Zeynep Saya’nın 21 Haziran tarihli Adıyaman’da BugünGazetesinde yayınlanan demecindeki çarpıcı noktalar gibi…
Av. Saya: “Benim partim de dahil olmak üzere Adıyaman’da bütün siyasi partiler biz kadınları görmezlikten geldiler. Ama biz kadınlar nasıl ki kadın sorunlarına görünür kıldık, ülke sorunlarının da görünür kılacağız.(…) Seçimlerde kadın adayların cesaretlendirilmesi ve topluma vereceği mesajların barışçıl içeriğinin olacağı hususu gayet açık olup siyaset dili ve üslubunun barışa kanalize edilebilmesi için bütün siyasi partileri biz kadınlara ve kadın sorunlarına samimi olmaya davet ediyoruz. Cesaretimizi kırmayın, bizleri yüreklendirin. Aslan aslandır. Dişi, erkek fark etmez.” diyerek her zamanki toplumsal yürekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Gerçekten ilimiz siyasetine baktığımızda erkek egemenliğinin devam ettiği görülür. Dünyanın kuruluşundan bu yana Allah’ın bir lütfu olarak erkeklerle kadınların sayısındaki sayısal eşitlik devam ediyor. Ama aynı eşitliği; sayısal anlamını bir yana bıraktık, fırsat eşitliği anlamında da olsa siyasi arenada görmek imkansız… Çünkü ilimizde siyasi partiler kadınları çoğunlukla “seçer, fakat seçilemez” veya “yönetilir, fakat yönetemez” diye algılamış, milletvekili listeleri bu anlayış üzerine kurgulanmıştır. TBMM’nde23’ncü dönemde 56 olan bayan milletvekili sayısının 24’ncü dönemde 78’e yükselmesi bayan kardeşlerimiz açısından çok olumlu bir gelişme olarak gözükse de aynı iyimserliği ilimizde maalesef yaşayamadık.
12 Haziran milletvekili seçimleri arifesinde naçizane aday adaylığımı açıklamazdan önce; sağ olsun ziyaretime gelen potansiyel aday adayı bir annenin görüşmemiz esnasında kızı tarafından belki 5–6 kez arandığını, her defasında annesinin sohbet bölünmesin diye ret ettiğini gördüm. İnanın içim sızladı… Sonunda telefonu açan annesinin kızına “Yavrum bir görüşmedeyim, izin ver, sonra seni arayacağım…” sözüne karşılık kızının telefonda annesine söylediklerinden az-buçuk duyabildiğim kadarı hala kulaklarımda çınlıyor:
“Anneciğim, biraz da bizimle görüşme yap!”
Önümüzde belediye başkanlığı seçimleri var, bakalım ilimizdeki siyasi partiler kadınlara bu kez nasıl bakacak?
“ANNECİĞİM BİRAZ DA BİZİMLE GÖRÜŞME YAP!...”
