SİYASET İRTİFA KAYBEDİYOR-1

            Statükonun derin mahfilleri ve taşeron olarak kullandıkları illegal terör örgütleri, terör estirmek suretiyle Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya ve milletin özgür iradesinin sandığa yansımasını etkilemeye çalışırken, öbür taraftan siyasi partilerimiz ile bir kısım medya ise siyasi ve ekonomik terör anlamına gelen söylem ve yayınlarla aynı değirmene su taşımaktadırlar.

            Seçim kampanyasının başlaması ile parti genel başkanları siyasi edebe ve adaba uymayan bir üslubu benimseyerek ağza alınmadık sözlerle birbirilerine hakaret etmekte ve siyasi ortamı germenin uğraşısı içine girmiş bulunmaktadırlar.

            CHP Genel Başkanı bir mitingde Başbakan için kullandığı, siyasi edebe mugayir, teamülleri yerle bir eden, “Ana…a…”sözü işin zıvanadan çıktığını göstermesi bakımından dikkate şayandır. Sözünü yarıda kesen Kılıçdaroğlu’na, “devamını getirseydin ne diyecektin” diye sorulduğunda, “Daha kötü bir şey söyleyecektim” diye cevap veriyor. Tepkilerin artması üzerine, ertesi gün kıvırarak,”Ayağını denk al diyecektim” şeklinde bir savunma ile işi geçiştirmeye çalışmıştır.

            Yapılan bu savunma kesinlikle inandırıcı bulunmadı ve kimse de buna inanmadı. Nasıl inansın ki?  Yaptığı konuşmada, ağzından açıkça ‘ana’ kelimesi çıkmış olup, bununla ‘ayağını denk al’ ifadesinin kast edilmediği izahtan varestedir. Ayrıca ‘Ayağını denk al’ ifadesi sakıncalı bir söz olmayıp, adı geçen genel başkan bu sözlerin daha ağır olanlarını her gün bir su içimi rahatlığı içinde zaten kullanmaktadır.

            Siyaset dünyası bu güne kadar en ağır dille bir birbirlerine hakaret eden çok siyasetçi gördü. Hatta miting meydanları küfürlere bile sahne oldu; fakat ilk defa sokak ağzıyla, anaya küfrü içeren bir söyleme şahit oluyoruz. Bu durum karşısında dehşete kapılmamak ve ürpermemek mümkün değil. Siyasetin bu derece irtifa kaybetmesi ve yerlerde sürünmesi, doğrusu gelecek adına insanı umutsuzluğa sevk ediyor. Hele, sokak ağzını benimseyip, siyasetin seviyesini bu derece düşürenlerin Türkiye’yi yönetmeye talip olmaları ise ibret verici durumdur.

            Öte yandan, Bahçeli, başarısızlığına kılıf hazırlamak için Fethullah Gülen Hoca Efendi ve cemaatine dil uzatacak kadar pervasız bir tutum içine girmiş bulunmakta ve parti yöneticileri ile ilgili uygunsuz görüntüler içeren kasetlerin adresi olarak okyanus ötesini işaret etmektedir. Sağ seçmene hitap eden bir partinin, milyonlarca seveni olan, Allah rızası ve dine hizmetten başka bir düşüncesi olmayan Hoca Efendi gibi bir din âlimine ve kanaat önderine saldırmasını anlamakta, insan gerçekten zorlanıyor.

            Bu tutumun en mantıklı açıklaması olsa olsa baraj korkusu olmalıdır. Bu korku Bahçeli’nin bütün benliğini sarmış, kimyasının bozulmasına yol açmış bulunmaktadır. Bahçeli, bu işte oyuna getirildiğinin ve derin mahfiller tarafından kullanıldığının farkında olmayarak, kontrolsüz bir halet-i ruhiye içinde ve hezeyan halinde sağa sola saldırmakla meşguldür.

            Siyasilerin bu edep dışı söylemi benimsemelerinden başka popülizm konusunda takındıkları tavır da yangına körükle gitmekle eş değerdir. Bazı siyasi partiler ekonomik gerçeklerle bağdaşmayan, siyasi rüşveti çağrıştıran bir üslupla seçmenlerin karşısına çıkmış bulunuyorlar. Geçmişte kaldığını düşündüğümüz bir siyasi dilin, yani ucuz popülizmin geçmişe rahmet okutacak derecede geri gelmiş olması esef verici bir durumdur.

            Bu bağlamda bazı siyasi partiler; her aileye 600 TL. aylık bağlanmasından, elektrik borçlarının silinmesine; asgari ücretin 850 TL. olmasından, mazotun fiyatının 1,5 TL. indirilmesine; çiftçi borçlarının silinmesinden, aile sigortasına; hilal karttan, bedava süt dağıtmaya kadar bir sürü abuk sabuk, hayal mahsulü söylemlerle oy kapmanın yarışı içine girmiş bulunmaktadırlar.

            Gelecek yazıda aynı konuyu işlemeye devam edeceğiz.