Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıMehmet Ali ÇETİNKAYAYOKLUK VADİSİ [ Arama ]

YOKLUK VADİSİ
Başlık YOKLUK VADİSİ
Tarih 17.05.2011
Gönderen Editör

 

YOKLUK VADİSİ

 

Bu yokluk vadisinden ne kervanlar gelip geçti. Adı sanı bilinmeyen nice insanlar, kavimler, milletler…

 

Bu yokluk hanına uğrayanlar, kendilerini var olarak adlandırdılar oysa varlığın kokusunu duyamadan gelip geçtiler. Bir gölgenin karınca üzerinden süzülmesi, taşlar üzerinden nehrin akması, güneşin dünya semasından geçmesi gibi…

 

Her gün doğan güneşin aynı güneş olması, zamanın hiç değişmediği hissini verse de, dün doğan güneş bugünün güneşi değil. Bunu saatlerin akrep ve yelkovanları ile hemhal olanlar, saçlarına ak düşenler ve hayatın son demlerine adım atanlar bilirler.

 

Elindeki meşaleye daire çizdiren hokkabaz, gözlere ateş çizgisi ile bir daire sunsa da, aklıselim her insan, bunun harekete bağlı bir yanılsama olduğunu bilir.

 

Yokluk manzarasının minyatür ustaları da hareketin aklıselime etki ettiğini bildiğinden, eserlerinde insanları hep hareketsiz çizerler.

 

Oysa canlılarda gözle görülebilen ve görülemeyen nice devinimler var. Bu devinimlerdir ki insanlarda hep bir yanılsama var eder.

 

Yokluk semtinin sakinleri, bu semte çadırlarını açtıkları günden beri, birer misafir olduklarını idrak ederler. Bunu bildikleri halde çadırlarının diğer çadırlardan üstün olduklarını dile getirirken, nasıl da kibrin pis sularında yüzerler. Anlamak mümkün değil.

 

Kıyamet karşısında devasa çadırların adı bile anılmaz lakin büyüklenmenin pis kokusunu cehennem ateşi dahi söndüremez.

 

Yokluk köyünün fakirleri vardır. Burada hiç kimsenin malı olmaz, mülkü olmaz, dünü vardır belki ama yarını olmaz.

 

Bu köyün tarihinden dem vuranlar, köyün kimsesiz, aciz ve miskinlerinden bahsederler. Bu köyün ağası da yoktur. Paşası da... murisi de yoktur, varisi de… Olmuş olsaydı, tarihin en mahrem anlarını deşifre edenler böylesi insanları mürekkepleri ile ebedileştirirlerdi. Yokluk köyünün böyle bir mukimi yok, olmayacak da…

 

Yokluk mahallesinin hoyratları zamanı sonsuz gibi telakki ediyor ki, gençliğin kendisinin mülkünde –tekelinde- olduğunu düşünüyor. Gençler de her yaşlının yaşlı olarak dünyaya geldiği vehmiyle yaşlanıyor.

 

Gençliğinde yokluk vadisinin idraki ile yıllarını geçirenler ihtiyar oluyor. Dünyanın baki olduğuna aldananlar ise vasıfsız yaşlı olmaktan başka bir şey olmuyor. Öldüklerinde ise bu yaşlılar sadece mevta oluyor. Ne güneş tutuluyor, ne ay tutulması oluyor.

 

Yokluk vadisinden geçenler bazen vadiye çadır kurar ve vadinin kendisine mesken ve mülk olduğu zannıyla, sınırlar çizer, aslanların ve köpeklerin sınır çizmelerinden öte bir şey değildir.

 

Yokluk evinin her ferdine,  kuvvetli bir ses; “sen ev sahibisin, her kes gidecek, buralar sana kalacak” telkinini fısıldar. Evine sahip olanı ömrü hayatında gören oldu mu?

 

Zaman bir tufan gibi esince, ne sınır, ne çadır, ne de sınırı çizenin kendisi kalır.  Hatta bir gün vadi bile varlığın sınırlarından eriyip yokluğa karışır. Mumun tükenmesi, ateşin sönmesi, suyun buharlaşması gibi…

Oyu Puanı: 4 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 7 (0 Kayıtlı Üye 7 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri