27 NİSAN e-MUHTIRASININ HATIRLATTIKLARI-2

Sırf Abdullah Gül’ün önünü kesmek için, Anayasa Mahkemesi üyeleri hukuku ayaklar altına almaktan, söz konusu skandal karara imza atmaktan bir beis görmediler. Bu skandal karara imza atılmakla Anayasa Mahkemesi’nin, zaten daha önce almış olduğu birçok tartışmalı karardan dolayı aşınmış olan güvenirliği tamamen dibe çökmüş oldu.

Cumhurbaşkanlığı sorununun tıkanması üzerine sorunu millete havale etmekten başka çare kalmamıştı; kördüğüm halini alan bu sorunu ancak millet çözebilirdi. Bu bağlamda, yapılması gereken yapılarak seçim kararı alındı. Yapılan seçimde halk, milletin iradesine sahip çıkanları ödüllendirirken, dik durma cesaretini göstermeyerek eğilip bükülen ve konjoktüre göre tavır belirleyip demokrasiye kast edenlerle aynı safta yer alanları ise siyasetten tasfiye etti.

Yapılan seçimlerde AK Parti % 46,7 gibi büyük bir oy oranı ile iktidarını korurken, darbecilerle aynı safta yer alan DP ve ANAP ise barajın altında kalarak partiler mezarlığındaki yerlerini almış oldular.

AK Parti, milletin verdiği mesajı doğru okuyarak, Abdullah Gül’ün adaylığında ısrar etti. MHP’nin de, milletin mesajı doğrultusunda konum almasıyla mecliste gerekli çoğunluk sağlandı ve 367 safsatasına rağmen 11.Cumhurbaşkanı seçilmiş oldu. Bu sonuçla vesayet sistemi, şimdiye dek olmadığı kadar büyük bir darbe yemiş oldu. Vesayet sistemi ilk defa sarsıntı geçirdi ve kendisinin üstünde bir güç olduğunun farkına vardı.

Şayet, 28 Şubat’ta olduğu gibi vesayete boyun eğilmiş olsaydı ve milletin iradesine gerektiği şekilde sahip çıkılmasaydı, bugün siyaset sahnesinde AK Parti diye bir parti olmayacak, o da darbecilere boyun eğen öncekiler gibi partiler mezarlığındaki yerini almış olacaktı. Yaptığı hizmetlerden daha çok, Türk demokrasisine balans ayarı çekmek isteyen cuntacı zihniyete karşı dik durması ve milletin iradesine sahip çıkması sayesinde AK Parti 8,5 yıldır tek başına iktidarını sürdürdüğü gibi, yapılacak olan 12 Haziran seçimlerinin de en büyük favorisi olarak görünmektedir.

2002 yılından itibaren derin yapılanmalara karşı yürütülen mücadele kapsamında en etkili hamle olarak değerlendirilen 12 Eylül referandumu sonunda kabul edilen kısmi Anayasa değişikliği ile vesayet sisteminin birçok dayanak noktası yıkılmış, demokrasiyi tahkim yolunda büyük mesafe alınmış olmasına rağmen, henüz arzulanan noktada olduğumuz söylenemez; çünkü vesayetin koruyucuları demokrasiyi ortadan kaldırma çabalarını, hız kesmeden sürdürmektedirler. Daha da kötüsü, 27 Nisan bildirisi Genelkurmay Başkanlığı sitesinde hâlâ durmaktadır. Bu ne anlama geliyor? Bunun anlamı: Askerlerin söz konusu bildiriye hâlâ sahip çıktığı ve arkasında durduğudur.

Bu durumda yapılması gereken, Sivil iradenin kesin talimatı ile söz konusu bildiri siteden derhal kaldırılmalıdır. Sivil iradenin böyle bir inisiyatif kullanması askerlere, demokratik rejimlerde durması geren yerin hatırlatılması ve demokrasinin önündeki engellerin bertaraf edilmesi bakımından son derece önem taşımaktadır.

Bazı partilerin Ergenekon Terör Örgütü’nün avukatlığına soyunmaları ve dava kapsamında yargılanan bazı sanıkların parti listelerinde seçilecek yerlerde aday gösterilmeleri, örgütün gücünü ve nerelere kadar uzandığını göstermesi bakımından dikkate şayandır.

Her şeye rağmen umutlu olmak için de yeteri kadar neden vardır. Her şeyden önce halk dönen dolapların ve kirli komploların farkına varmış ve bu oyunlara alet olmamak için kararlı bir duruş sergilemektedir.  Ayrıca medyanın tek seslilikten çıkıp, gerçekleri yazması ve bu oyunda rol alanların kirli planlarını deşifre etmesi, bunların hareket alanlarını daraltmış ve halkla aralarına kalın duvarlar örülmesine yol açmıştır.

Allah’ın, halkımıza bir daha 27 Nisanları yaşatmaması dileği ile... 28.04.2011