12 Haziran’da yapılacak seçimler için aday listeleri belirlendikten sonra Adıyaman’da genel anlamda sıralama sürpriz olarak değerlendirildi.
Listelerin açıklandığı gün “Burak Cansel İle Yüzyüze” programında listeleri altı gazeteci arkadaşla dört saat boyunca değerlendirdik. Konuyla ilgili gazete ve sitelerde haber ve yorumlar yazıldı.
Buralarda, genel anlamda listelerin sürpriz olduğu, adayların doğru tespit edilmediği veya sıralamanın yanlış yapıldığı yönünde düşünceler zikredildi.
Ben şahsen böyle düşünmüyorum. Beklentilerimiz doğrultusunda listeler oluşmamış olabilir. Listeler hoşumuza gitmemiş olabilir. Önemli olan Adıyaman için doğru kişilerin seçilmiş olmasıdır.
En çok konuşulan liste doğal olarak Ak Parti listesi oldu. Ben listede yer alan adaylardan ziyade listeye giremeyen aday adaylarına üzüldüm.
Listeye giren adayların hiç biri bana göre sürprizde değildi, yanlışta değildi.
Birinci sıraya yazılan Ahmet Aydın zaten bekleniyordu. Besni’den bir aday bekleniyordu. Buda doğal olarak Mehmet Erdoğan oldu. Her iki vekilimizde başarılı, sempatik, halkla iç içe olan siyasetçiler. Parti genel merkezi ile uyumlu, sorunsuz, çalışkan vekiller. Vekil olmaları avantajını da kullanarak listeye girmeyi başardılar. Bence iyide oldu.
Murtaza Yetiş’in listeye girmesi de bekleniyordu. Aylardır ismi kulislerde zikrediliyordu. Listenin orta yerine kondu. Burada da bir sıkıntı yok.
Bazı arkadaşlarımız sürpriz veya ithal vekil istemiyoruz derken sanırım Mehmet Metiner’i kastediyorlar. Bu biraz haksızlık değil mi? Metiner’i yılda en az 3-4 kez Adıyaman’da gördük. Kendisi İstanbul’da ikamet etmesine rağmen Adıyaman ile bağlarını hiçbir zaman koparmadı. Metiner, Adıyamanlı olduğunu hiçbir zaman saklamadı ve başarıları ile hep övünmüşüzdür.
Metiner, aday olabilmek için yıllar öncesinde gelip Adıyaman’a mı yerleşmeliydi? Öyle yapmış olsaydı Metiner, bugünkü konumundaki Metiner olur muydu? Bu kariyere Adıyaman’da oturarak kavuşabilir miydi? Bence meslektaşımıza haksızlık yapılıyor.
Sevket Gürsoy ise listenin en sonuna kondu. Burada da yadırganacak bir şey yok. Gürsoy’a ahde vefanın en güzeli sunulmuştur. İl Başkanlığı, Belediye başkanlığı ve milletvekilliği yapmış, deneyimli bir siyasetçi. Kazanırsa ne ala, kazanamazsa da hiçbir makamda gözü kalmamış olacak.
Yani ben açıklanan listede bir tuhaflık görmüyorum. Adıyaman için çalışan, Ak Parti misyonuna uygun beş güzel insan.
İçimi burkan listeye giremeyen diğer bazı kişiler. Aday adayları arasında çok kaliteli isimler vardı. Nevzat Bayhan, Abdulgafur Büyükfırat, Yakup Taş, Ayla Pektaş, Mustafa Işıldak, Yaşar Güleş, Abdulkerim Işık, Abdurrahman Çelik gibi birçok isim listeye giremedi.
Sonuçta listeye beş kişi girecek, bunların dışındakiler elenecekti ve önümüze böyle bir tablo çıktı.
Her vatandaş kendine göre listeyi beğenir veya beğenmez saygı duymak gerek. Demokrasilerde muhalefet etme ve eleştirme, iktidar olmak kadar önemlidir.
Ancak, Adıyaman listesi için yapılan bir eleştirinin hiç şık bulmadığımı ifade etmek isterim.
İlk üç sıradaki adayların Kâhtalı olması hususu eleştirildi. İlk sıraların Adıyaman merkezden olması gerekiyormuş. Böyle bir düşüncenin haklılık tarafı olur mu bilemiyorum.
Liyakat ve ehliyet bakımından yeterlilikten ziyade köyle-şehirli ayrımını etik bulmadım doğrusu. İyi bir dağılımla parti daha çok oy alır hesabı yapılsa, bir nebze anlamak mümkün ama bunun için eleştirildiğini sanmıyorum.
Samsat, Gerger, Sincik, Tut, Çelikhan, Gölbaşı ilçelerinden listeye giren aday yok. Bu ilçelerdeki seçmenler şehirli-köylü ayrımı yapmadan istedikleri aday veya partiye oy veriyorlar. Bir sefer olsun merkezden bir adayın liste başı olmamasından ne çıkar anlamadım doğrusu.
Merkez adayı olan Şevket Gürsoy’un böyle bir eleştiriyi dikkate almadan partisinin başarısı için çalışacağına hiç şüphem yok.
Seçime girecek bütün partilerin, listeye girsin girmesin bütün aday adaylarına ve bağımsız adaylara bundan sonraki yaşamlarında mutluluklar ve başarılar diliyorum.
Seçimlerin ise vatanımıza, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Merhaba dostum, \'AK Parti Listesi Güzel\' başlıklı yazını beğenerek okudum. Doğrusunu istersen, hakkında başka türlü düşünüyordum. Gafur Büyükfırat\'ın aday gösterilmemesi karşısında tepkili olabiliceğini tahmin ediyordum. Bu tahminimi boşa çıkardığın için şükranlarımı sunuyorum. Zaten olması gereken de buydu. İnsan menfaatlerinin esiri değil, dava adama olmalıdır. İnsan bir davaya inanıyorsa, tek tek ağaçlarla değil, ormanın tümü ile ilgilenmelidir. \'Şu aday olmuş, bu olmamış\' gibi tali meselelere saplanıp, kalmamalı. Tabii ki, tanıdığın, inandığın hemşehrin olan insanların aday olmasını herkes ister, bunun için gereken mücadeleyi de yaparsın. Fakat bu gerçekleşmeyince, bütün köprüleri atmak kesinlikle droğru bir davranış değildir. Hele, yıllarca savunduğu bir davadan, menfaati gereği çark edenleri görünce, büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. İnsan, esen rüzgara göre yön değiştirmemeli, çınar ağacı gibi dimdik ayak durmasını bilmelidir.. İşte böylesine ben dava adamı derim. Denilebilir ki sonuçta savunulan bir siyasi görüştür, bunu değiştirmenin na sakıncası olabilir ki? Doğrudur, karşı çıkılan husus bir ilke meselesi ise, gözünü kırpmadan o görüşü ayaklarının altına alabilirsin. Fakat böyle değil de, sırf çıkar mülahazası ile veya birilerine yaranmak düşüncesi ile haraket ediliyorsa, bu ilkesel bir davranış olmaz ve kesinlikle bunun haklı bir temele dayandığı da söylenemez. Böyle birisi bükelamin gibi sürekli olarak renk değiştirme uğraşındadır. Çıkarcı insalarla hiç bir zaman hedefe varilmaz, böyleleri çıkarları gereği insanı her zaman yarı yolda bırakabilirler. Bilenler bilir, söz konusu olan basit bir dava değildir. Yıllarca Türkiye\'nin kanını, iliğini emen, halkın iradasi ile seçilmiş insanlara haddini bildiren, istediği zaman doğrudan veya post-modern yolla darbe yapan, vesayet sistemine karşı ilk kez ciddi şekilde hesap sorulmaktadır. Bu mücadele belli bir naktaya kadar getirilmiştir. Bu mücadelenin akamete uğratılmadan sürdürülmesi hayati önemi haizdir. Bu dava benim için herşeyden önemlidir. Yoksa, bazılarının sandığı gibi, benim meselem parti meselesi falan değildir. Bir defa mesele kurumsal bir temele dayandıktan sonra kim gelirse gelsin, çok fazla fark etmez! Önemli olan mücadelenin karalılıkla sürdürülmesidir. Bunun için, tüm demokrat insanların çıkarlarından taviz vermesi meselinin olmazsa olmaz şartıdır. Tekran başa dönecek olursak, bu yazı ile beni ihya ettin, çok büyük mutluluklar yaşattın. Bunun için ne kadar teşekkür etsem azdır. Sağolun, varolun... Z.A
AK PARTİ LİSTESİ GÜZEL
