Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıZiya AKTAŞŞİFRE BİLMECESİ [ Arama ]

ŞİFRE BİLMECESİ
Başlık ŞİFRE BİLMECESİ
Tarih 13.04.2011
Gönderen Editör

 

ŞİFRE BİLMECESİ

 

Üniversiteye girişte ilk basamak sınavı YGS’de ortaya atılan şifre iddialarının gürültüsü, aradan 15 gün geçmesine rağmen, olanca hızı ile devam etmektedir. Nereden ve kimler tarafından sızdırıldığı belli olmayan, ‘sınavdaki matematik sorularının hiç okuma zahmetine katlanılmadan şifreleme yöntemi ile çok kısa bir sürede çözülebildiği’ iddiasının ortaya atılması fitnenin fitilinin ateşlenmesine yetti de artı.

 

Söz konusu iddia üzerine ÖSYM Başkanı ve yetkililerinin defalarca, ‘şifre iddialarının doğru olmadığı’ yönündeki açıklamalarına, Cumhurbaşkanı’nın, “ÖSYM yetkililerinin açıklamaları üzerine tatmin oldum” demesine, YÖK Başkanı’nın, “Şimdiye kadar yapılan sınavlar içinde en güvenlisinin bu sene yapılan sınav olduğu”nu belirtmesine rağmen tartışmaların hızı bir türlü kesmek bilmedi.

 

Olayın izi sürülünce işin ucu sınav kitapçıklarını basan Meteksan firmasına uzanmaktadır. Olayın aslı şöyledir: Adı geçen matbaa, her aday için doğru ve yanlış cevap seçeneklerinin yerlerinin değiştirildiği kitapçıklar basarken, kendi işgüzarlığının sonucu olarak basın için de cevap şıkları sabit olan özel bir kitapçık basma yoluna gitmiştir. Dolayısıyla ortaya atılan ‘şifre’ öğrencilere dağıtılan kitapçıklarda hiçbir işe yaramamaktadır. Bunun için bir bardak suda fırtına koparmanın haklı bir tarafı bulunmamaktadır.

 

Olayla ilgili şu sorular da kafaları kurcalamaya devam etmektedir: 1-Matbaa, basın için neden özel bir kitapçık basma gereği duydu? 2- Bu kitapçıkta neden basit bir algoritma kullanıldı? 3-Meteksan’ın bastığı kitabın algoritması nasıl deşifre edildi? 4-Şifreyi ilk gündeme getiren kişi matematikçi veya sayısalcı değil, bir avukat olup, adı geçen kişi bu şifreyi nasıl çözdü? 5- Hükümeti zor durumda bırakmak amacıyla firmadan birileri şifreyi üçüncü şahıslarla bu kişiye sızdırmış olabilir mi? Bunlar vb. sorular, sınavlar üzerinden başka hesapların yapıldığı ve işin içinde bir tezgâh, bir komplo olduğu şüphesini güçlendirmektedir.

 

Sabah Gazetesi’nde çıkan bir haber ise şüpheye yer bırakmayacak şekilde olayın bir komplo olduğunu teyit etmektedir. Habere göre, Emniyete gelen bir ihbarda “Bir şebeke sınavı siyasi amaçlarla bulandırmak için ÖSYM içindeki uzantılarını kullanarak soru kitapçıkları ile oynadı.” ifadeleri yer alıyordu. İddia çok ciddiydi ve ilgili özel yetkili başsavcılık harekete geçip inceleme başlattı.

 

Sınav öncesinden tezgâhlanan bir oyunla karşı karşıya olduğumuz, olayda bir danışıklı dövüşün söz konusu olduğu, bir planın işletildiği, düğmeye basılırcasına olayların peş peşe patlak vermesinden anlaşılmaktadır. Ayrıca olayın gerisinde siyasi hesapların yattığı ve bunun art niyetin bir ürünü olduğu, iddiaların ortaya atılmasından sonraki yaşanan gelişmelerden de çıkarmak mümkün. Bu bağlamda, birçok yerde protesto gösterileri yapıldı/yaptırıldı. Öğrenciler, kimliği belirsiz kişilerce provoke edildi. Hükümet aleyhine sloganlar atıldı. Kısacası olayın, siyasi rant devşirmek ve hükümeti zor durumda bırakmak için tezgâhlandığı şüpheye yer bırakmayacak kadar açıktır.

 

Herhangi bir kurumda yöneticilik yapan insanlar bilerek veya bilmeyerek yanlış yapabilirler.  Böyle bir durumda yapılması gereken; bu yanlış üzerinden siyasi hesaplar görmek değil, sorumlulardan hesap sormaktır. Bu meyanda, ÖSYM yetkilileri yanlış yapmış olsalar bile, Türkiye’nin bir hukuk devleti olması hasebiyle, bu çerçevede hukuk işletilmek suretiyle kovuşturma ve soruşturma başlatılır. Yapılan soruşturma sonunda olayda kasıt veya ihmalin tespit edilmesi halinde, sorumlular hak ettikleri cezalara çarptırılırlar. Tüm bu prosedürler göz ardı edilerek, olay üzerinden hükümeti dövmeye kalkmak ve siyasi hesaplar görme taktiğini benimsemek etik bir davranış olmadığı gibi, böyle bir davranışı izanla ve insafla bağdaştırmak da mümkün değildir.

 

Şimdi bu skandalı yazdım diye, birileri çıkıp beni Ak Parti’nin sözcülüğünü yapmakla itham edebilirler. Bir gerçeği dile getirirken herhangi bir partinin tarafında veya karşısında görünmek kaygısı ile hiçbir zaman hareket etmem. Bir partinin tarafında veya karşısında pozisyon almamak için gerçekleri örtbas etmek mi gerekir?

 

Burada bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum: İnandığım bazı değerleri savunurken (Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yerleşmesi, toplumdaki her etnik grubun kültürel haklarını serbestçe kullanması, her inanç grubunun inancının gereğini hiçbir baskıya maruz kalmadan yerine getirmesi, vesayet rejimlerinin tüm kalıntılarıyla tasfiye edilmesi ve halkın iradesinin tek belirleyici güç olması yolunda mücadele edilmesi vb.) bu değerleri savunan parti veya toplumsal organizasyonlarla aynı tarafta görünmek bazen kaçınılmaz olmaktadır. Böyle bir yaftalamadan çekinip, inanılan değerlere sırt çevirmek ne derece doğru bir davranıştır? Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

 

Şayet, inandığım değerlere sahip çıktığım ve doğruları savunduğun için Ak Parti sözcüsü ilan edileceksem evet, ben Ak Partiliyim. Çünkü bundan sonra da gerçekleri yazma ve savunma çabalarım hep sürecektir. Yani pozisyonumda herhangi bir değişikliğin olması söz konusu değildir. Gerçekleri söylemek ve yazmak gibi bir huyum vardır. Bu huy mucibince hareket etmeye devam edeceğim. Birileri üzülse de…

Oyu Puanı: 10 - Ortalama: 4.31

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 10 (0 Kayıtlı Üye 10 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri