Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıZiya AKTAŞERGENEKON’DA YENİ DALGA [ Arama ]

ERGENEKON’DA YENİ DALGA
Başlık ERGENEKON’DA YENİ DALGA
Tarih 10.03.2011
Gönderen Editör

 

ERGENEKON’DA YENİ DALGA

 

Ergenekon terör örgütü kapsamında başlatılan Oda TV operasyonunun ikinci dalgasında, Savcı Zekeriya Öz’ün talebi üzerine, İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesi, MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu, Yalçın Küçük, Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da aralarında bulunduğu 11 kişi hakkında gözaltı kararı verdi. Yalçın Küçük ve 10 Ocak 2011’de yurt dışına çıktığı belirtilen Kaşif Kozinoğlu dışında diğer şüphelilerin aramalar sırasında adreslerinde bulunduğu kaydedildi.

 

Oda TV ile ilgili olarak yargıya intikal etmiş ciddi iddialar var. 22 Şubat 2011 tarihli Akşam Gazetesi’nin haberine göre, Soner Yalçın ve Oda TV’nin iki çalışanını tutuklatan belgelerden biri, ofisindeki bilgisayarın hard diskinde bulunmuştur.

 

Televizyon binasında bulunan bir notta; medyayı kullanma çalışması yapılmış ve şunlar sıralanmış; “AK Parti’nin çıkardığı her yasanın, Atatürk devrimlerine karşı olduğu afişe edilecek… AK Parti’nin gerçek amacının şeriat devleti kurmak olduğu, hep gündemde tutulacak… Ergenekon davasının,  Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma ve etkisizleştirme amaçlı olduğu, medyada sürekli işlenecek… Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tahrik edici haberler yapılacak… Şehit cenazeleri ön plana çıkarılacak… “Sivil dikta” ve “Sivil darbe” konusu sürekli işlenecek…” Görüldüğü gibi, icrası öngörülen tüm bu işlerin gazetecilik faaliyetleri arasında sayılan işlerden olmadığı gayet açıktır.

 

Soruşturma kapsamında tutuklananların ekseriyetle gazeteci olması, gerek içerde gerekse dışarıda itiraz seslerinin yükselmesine neden olmuştur. İtirazların temelinde; gazetecilerin gazetecilik faaliyetlerden dolayı tutuklandıkları, muhalif gazetecilerin susturulmasının amaçlandığı ve hükümetin yargıya müdahale ettiği, şeklinde argümanlar yatmaktadır. Oysa, meselenin aslının öyle olmadığı, elde edilen belgelerde net bir şekilde görülmektedir. Öte yandan daha önce, aynı dava kapsamında tutuklanıp serbest bırakılan Yalçın Küçük’ün, bu arada hiç boş durmadığı, sürekli olarak Ergenekon davasını etkilemek için canhıraş bir çabanın içine girdiği müşahede edilmektedir.

 

Söz konusu gözaltı ve tutuklamaların sebebinin gazetecilik faaliyetleri olmayıp, adı geçen zanlılar; Ergenekon terör örgütüne üye olmak, örgüte yardım ve yataklık etmek, halkı kin ve düşmanlığa teşvik suçlarını işlemeleri yüzünden gözaltına alınmışlardır. Dolayısıyla ortalığı velveleye vermeye ve çeşitli manipülasyonlarla olayı mecrasından saptırmaya hiç gerek yok!

 

Adaletin tecelli etmesi ve gerçeklerin ortaya çıkması için, sabırlı olmak ve yargıya müdahale anlamı taşıyan girişimlerden sakınmak bir zorunluluk arz etmektedir. Soruşturma sonunda neyin ne olduğu ve kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu ortaya çıkacak, akla kara birbirinden ayrılacaktır.

 

Medyada yapılan yayınlarda; sanki yargı, muhalif gazetecileri susturmak için hükümetin emir ve direktifiyle harekete geçmiş gibi bir hava estirilmeye çalışılıyor ki, böyle bir yaklaşım tarzı yargının işleyişini zorlaştırdığı gibi, yargı mensuplarına karşı da güvensizlik anlamı içermektedir. Bu mantıkla, anlı şanlı hâkim ve savcılarımız hükümetin emri ile hareket eden kapı kulları pozisyonuna düşürülmüş olunuyor ki bu, yargı mensuplarına karşı büyük bir hakaret ve saygısızlıktır. Oysa, ülkemizde kuvvetler ayrılığı esas olup, her erk görevini yaparken, bağımsız hareket etme serbestisine sahiptir.

 

Bu son tutuklamalar dolayısıyla, basın özgürlüğü diye mangalda kül bırakmayanlar, daha önce Yeni Şafak gazetesine baskın düzenlenirken, Nokta dergisi postalların gölgesinde kapatılırken vb. olaylar karşısında gıkları bile çıkmıyordu. Bugün basın özgürlüğü diye yeri göğü inletenler, o gün bu ifadeyi duymak bile istemiyorlardı. Bu tür çifte standartlı bir tutumla basın özgürlüğünü savunmak mümkün olmadığı gibi,  böyle bir sav inandırıcılıktan da fersah fersah uzaktır.

 

Son senelerde ülkemizde, demokratikleşme ve sivilleşme yolunda dev adımlarla yol alınırken, dünyada özgürlük rüzgârları esip, Ortadoğu ülkelerinde yıllarca hüküm sürmüş olan dikta yönetimleri ve monarşik krallıklar bir bir yıkılırken,  ülkemizin içine çöreklenmiş olan malum Ergenekon yapılanmasının, maalesef, bu gelişmelerden hiç ders almadığı anlaşılmaktadır.

 

Bu malum çevreler için 12 Eylül referandumu da yeteri kadar eğitici olmamıştır, anlaşılan. Oysa, 12 Eylül’de yapılan referandumda halk, statükocü zihniyete ve vesayet heveslilerine, bellerini doğrultamayacakları bir darbe indirmiştir. Statüko zaptiyeleri ne kadar direnirlerse dirensinler, onlar için artık eski hal muhaldir. 12 Eylül’den bu yana köprülerin altından çok sular akmış, eski çamlar bardak olmuştur.  Bu saatten sonra tarihin çarklarını geri çevirmek asla mümkün değildir. Çünkü, insanlığın medeniyet yolculuğunda geldiği noktadan geriye gittiğine, tarih bugüne kadar şahit olmuş değildir. Şayet öyle olsaydı, şu an insanlığın yakalamış olduğu, gerek sosyal gerekse teknolojik seviyenin çok altında bir yerlerde olması gerekirdi.

 

Ülkemizde demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yerleşmesi dileği ile…

Oyu Puanı: 21 - Ortalama: 4.25

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 4 (0 Kayıtlı Üye 4 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri