Samsat denilince hülyalara dalarız. kuy-i cânandan gelen kıtmire hürmet eden Kays edasıyla…
Samsat denilince ağlarız. O özlemini çektiğimiz mekâna vuslat arzusuyla.
Eskinin hiç eskimediği tam aksine efsaneleştiğini şu kısacık ömürde Samsat hikâyeleri ile anlıyorum. Zaman ve kahramanları ile gerçek olaylar, lakin mekân unutulmuş bir rüyadan arta kalan hisler gibi…
Siz de hissediyorsunuz değil mi?
Pamuk ve mısır tarları ile göz alabildiğince uzanan bir ova, içime ürperti veren Fırat’ın hışırtısı, traktör sesleri, pamuk ırgatları... Aklımda hayal ile gerçek arasında duran daha nice tablolar var.
Siz de bunları gördünüz değil mi?
Samsat denilince köy odalarında edep ve erkân, dostluklar ve komşuluklar ile şaka ve latifeler canlanır gözlerimin önünde. Şahıslar isimsiz hayal dünyamda.
Siz de bunları tanıyorsunuz değil mi?
* * * *
Taştan ve kerpiçten duvarların, evlerin sınırlarını çizdiği fakat dostlukların ve komşulukların arasında engel olamadığı bir mekân Samsat…
İnsanların sevdikleri mekânlardan ağlayarak ayrılışı, çaresizliği, acizliği, kelimelerin kifayetsiz kaldığı sahne Samsat… Kıyametin provası Fırat, Hicretin iç sızısını yaşatan sahne…
Ah Fırat ah…
* * * *
Samsat’a duyduğumuz hasret ile “Samsatlı” kelimesinin o hakaret dolu imaları birleşince hangimiz hırçınlaşmadı ki?
* * * *
Yaşlıların Samsat’a duydukları özlemlerini görüyordum şimdi ben yaşıyorum. İç dünyamda Leyla’dan uzak düşen mecnun gibiyim.
Dallarım ve yapraklarım doğduğum toprakların hasretini çekiyor. Toprağından ve ikliminden koparılan çiçekler gibiyim yani, Hanginizin kökleri bu topraklara alıştı ki?
Hangimiz de Samsat’ın özlemi yok? Musa’nın dağılan kavmi gibi olduk, kiptiler gibiyiz şimdi. Başında bir fatiha okuyacak bir kaç atamızın kabri dışında hiçbir şeyimiz yok. Tarihimiz yok. Sığınacak sılamız yok. Oturacak toprağımız...
Sodom ve Gomera halkının akıbeti gibi Eski Samsat halkının akıbeti ama bir farkla o şehirlerin insanları günahkârdı diye helak oldular, Samsat halkı aksine su altında kalınca…
Geçmişimize hürmetimizdendir ki; Samsat denilince hülyalara dalıyoruz. kuy-i cânandan gelen kıtmire hürmet eden Kays edasıyla…