DOĞRULAR VE GERÇEKLER-2

        Yaşadığımız hayatta canımızı acıtacak milyonlarca gerçekle baş başa kalabiliyoruz...

        Bu gerçeklerin, olması gerektiğine inandığımız şekle gelebilmesi için çaba sarf etmiyorsak, beynimizde oluşturduğumuz şablonun pek önemi yok...

        Doğrularını var etme savaşından başarıyla çıkmış olmak tek başına yeterli değil...

        Bu doğruların telkinlerine kulak asmazsak, varlıkların hiç bir anlamı yok...

       Doğruları anlamak ödev olsa da; esas olan ödevi yapmaktır...

       Ödevi anlamaktan çok yapmanın gerektiğini sanırım aklı başında ki herkes kabullenir...

        Konuyu dağıtmaksızın doğrularını oluşturmuşlar üzerine yoğunlaşayım. En büyük yük onların sırtında çünkü...

       Doğrularla gerçeklerin örtüşmediğini gördükleri zamanlarda sessiz kalmalarını, doğruluğun üzerine atılan toprakla eş tutuyorum...

        Doğrunun uğruna canlarını feda edecek kadar ileri gidebilmeleri gerekiyor oysaki...

        Zamanın şartlarını göz önünde bulundurup doğrularını bükmeleri ise doğru diyerek kabullendiklerinin sessizce değişmesine neden oluyor...

        Bir süre sonra doğruları olmayan yığınlara karışıyorlar...

       Oluşturulan her alternatif doğruya,  alkış tutmaya başlayıp, kalabalıklar içerisinde kayboluyorlar...

       Doğrularını oluşturup gereğini yerine getirenler hakkında da bir şeyler yazmak isterim müsaadenizle…

       Önem sıraları farklıdır doğrularını oluşturup gereğini yerine getirmeye çalışanların...

       Gerçeklerle doğruları aynı paydada örtüştürmekten başka düşünceleri yoktur böylelerinin...

       Azınlıkta oldukları düşünülse de, çoğunlukların azınlıkta olduklarını haykırırlar durmaksızın...

       Azınlıkta olmalarının cesaretlerini kırmayacağını hatırlatmama gerek yok sanırım...

Sadi AKTAŞ