Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıZiya AKTAŞHUKUK SKANDALI [ Arama ]

HUKUK SKANDALI
Başlık HUKUK SKANDALI
Tarih 09.11.2010
Gönderen Editör

HUKUK SKANDALI

 

              Türkiye günlerdir Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun verdiği skandal kararı konuşuyor. Tutuklandığı günden bu yana hastanede yatan Ergenekon sanığı Mehmet Haberal’ın avukatlarının tahliye talepleri ağır ceza mahkemesi hâkimlerince reddedilmişti. Bunun üzerine Haberal, tahliye taleplerini reddeden 9 hâkim hakkında tazminat davası açtı. Davayı görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, “Haberal’ın sağlık sorunlarını dikkate almadıkları gerekçesiyle İstanbul özel yetkili ağır ceza mahkemesinde görevli 9 hâkimi bin beş yüz TL. manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Söz konusu karar 5 Kasım’da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından da onandı. Yargıtay, bir dava henüz tamamlanmamışken, o dosyanın sanığının itirazını değerlendirerek hâkimleri mahkûm etti. Daire söz konusu kararı verirken, Haberal’ın ‘Sağlıklı olduğunu, ayakta taburcu edilebileceğini gösteren’ 16 Ekim 2009 tarihli raporu da göz ardı etti. Ayrıca Anayasa’nın “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Hükmü de ayaklar altına alındı.

 

             Yargıtay’ın bu kararı ile hukuk sistemimiz derin yara almıştır. Bu, açıkça mahkemelere bir müdahaledir. Bununla hâkimlere gözdağı verilmiştir. Bundan böyle, hâkimlerin kendi vicdani kanaatlerine göre karar vermeleri daha da zorlaşmıştır. Çünkü, Yargıtay’ın söz konusu kararı hâkim ve savcıların üzerinde demoklesin kılıcı gibi sürekli asılı duracaktır. Hâkim ve savcılar, bir tazminat davasına muhatap olmamak ve üst yargı kurumları ile karşı karşıya gelmemek için hukuku, eğip bükme yoluna tevessül edeceklerdir.

 

            ‘Yargının bağımsızlığı’ diye yeri göğü inletenler, bu karar karşısında adeta dut yemiş bülbüle döndüler. Gıkları bile çıkmıyor. Zaten, ‘yargı bağımsızlığı’ diyerek,  en çok yaygara koparanlar hukuku, kendi siyasi ve ideolojik emelleri için araç olarak kullanmak isteyen kesimlerdir. Bu yüzden, olayı sessizlikle geçiştirmelerini fazla yadırgamamak gerekir.

 

             Yargıtay’ın söz konusu kararı, siyasi ve ideolojik şartlanmışlığın ne boyutta olduğunu açıkça gözler önüne sermiş bulunuyor. Bu derece siyasetin içine batmış yargı kurumlarının bağımsız olmaları çok fazla bir anlam ifade etmez; çünkü alınan kararlarda hukuktan çok, siyasi ve ideolojik mülahazalar rol oynamaktadır.

 

            Yargıtay’ın, yasaları ve teamülleri yok sayan bu kararı ile çok büyük bir keşmekeşin de önü açılmış olacaktır. Bundan sonra ceza almış her mahkûm, kendisini mahkûm eden mahkeme heyeti hakkında tazminat davası açma yoluna gidebilecektir. Böylece raflardan binlerce dosya inecek ve büyük bir sorunlar yumağı oluşacaktır.

 

            Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin verdiği, hukuku ve yerleşmiş teamülleri hiçe sayan söz konusu kararının Yargıtay Daireler Kurulunca da onanması bütün ümitleri bitirmiş, hukuka duyulan güveni yerle bir etmiştir. Böylece, hukuk sistemimiz onulmaz bir yara almıştır.

 

            Seyfi Oktay ve Mehmet Moğoltay döneminden miras kalan kadrolar eliyle hukukun siyasete bu derece alet edilme uygulamalarını halkımız, büyük bir şaşkınlık ve ibretle izlemektedir. Hani, Mehmet Moğoltay; “Ben, partililerimi işe almayacağım da, MHP’nin faşistlerini mi alacağım.” demiyor muydu?    Gerçekten de kadrolaşma konusunda, o dönemde ekilen tohumların bugün ürün verdiği ve bu yolda büyük mesafe alındığı, yapılan icraatlarda açıkça görülmektedir. O dönem kadrolaşmasının mimarları bu konuda ne kadar övünseler azdır(!) Bu hususta, hiç kimse onların ellerine su bile dökemez(!)

 

             Statükonun muhafazasına çalışanlar için de deniz bitmek üzeredir. Artık onların da, ülkemizde, demokratikleşme ve sivilleşme yönünden esen rüzgârdan etkilenmemeleri mümkün değildir. Bu konuda ne kadar direnseler, rüzgârın önünde ne kadar ayakta kalmaya çabalasalar da, sonunda süngüleri düşecek ve teslim bayrağını çekmek zorunda kalacaklardır Esen demokratikleşme rüzgârı onları da önüne katıp sürükleyecektir. Bundan kaçış mümkün değildir.

 

            Bunun emareleri şimdiden görülmeye başlandı bile. Son yapılan Anayasa değişiklikleri ile büyük bir eşik aşılmış ve dokunulması tabu sayılan birçok kurum, halkın iradesi doğrultusunda yeniden yapılandırılmıştır. En başta HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılması faaliyetleri devrim niteliğinde gelişmelerdir. Bunu hiç kimse küçümseyemez ve görmezlikten gelemez! Bundan sonra yapılması gereken, demokrasi ve halkın iradesinin yönetimde tam egemen olmasının önündeki barikatları kaldırmak ve buna direnen odakların etkisizleştirilmesi çalışmaları olmalıdır.

 

             Ülkemizde demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yerleştirilmesi ve vesayet düzeninin yıkılması dileği ile…

 

09.11.2010

Ziya AKTAŞ 

Oyu Puanı: 11 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 2 (0 Kayıtlı Üye 2 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri