Konserve düşüncelerin rağbet gördüğü zamanlarda kabuk değiştirmek, Maziden utanıldığı zamanlarda maziye kanatlanmaktır...
En saf anlamıyla mutlu olmaktır zenginlik...
Kişinin mutluluğu tanımlayıp, kendi tanımına göre mutlu olduğunu iddia etmesinin; kendisini ve çevresini kandırmaktan öteye geçmeyeceğini ekleyerek devam etmeli... Mutluluk tanımlanmış her şey gibi tanımlıdır... Üstelik tanımı anlaşılması güç kimi kavramlara göre daha açıktır... Mutluluğun tanımını yetersiz bulup, mutluluğa elbise dikme sevdasında olanlar ise er yada geç aslında mutsuz olduklarını anlayacaklardır... Geçmişte yapılan yanlışların çoğunlukla hayırla yâd edilmesi de mutluluğu layıkıyla kavrayamamızdandır…
Geçmişte gezintiye çıktığımızda pişmanlık duyacağımız yerlerde gurur duymamız; bugün dünün üstündeyken dünü her seferinde hayırla yâd etmemiz,
Küçükken yapılan masum hırsızlıkları mutlulukla eşdeğer tutmamız ne büyük yanlış...
Hırsızlığın kötü bir şey olduğunu olabildiğince erken içselleştirmek gerek oysaki tanımlanmış mutluluğa yaklaşabilmek için... Yapılan yanlışları masum hamleler olarak gören bir zihniyet, bir sonraki neslin düşünce yapısındaki tuğlaları ne kadar doğru yerleştirebilir ki?
Doğrunun eğilip bükülme gibi bir özelliği yoktur…
Hırsızlık her zaman için bir yanlıştır ve bu yanlışa düşülmüşse, doğru olan bu yanlıştan bir an önce dönüp pişmanlık duymaktır...
Bilinmelidir ki yürünülen her yol aynı kapıya çıkacaktır... Yolların sahibi, kapıya hangi yollardan gelmenin bizi mutlu edeceğini de açık bir şekilde belirtmiştir...
Doğru yola sevk olunmayı ve ayaklarımızın doğru yol üzerinde sabitlenmesini dileyerek bitirmeli yazıyı...