Ramazan ayının son haftasının gündemi anayasa oylaması olduğundan bu konuyu ancak şimdi işleyebiliyorum.
Gazeteci duayenlerimizden Mehmet Altan’ın12 Eylül Rejimi ve Demokrasi konulu konferansını yazar dostum Suat Tekin’le yan yana izledik. Demokrasi Parkı’nın sosyal etkinlik bölümü hınça hınç doluydu. Vali, AK Parti Milletvekilleri ve rektör ile sona doğru gelen belediye başkanı da dinleyiciler arasındaydı. Bu tür etkinliklerde başta Belediye Başkanı Necip Büyükaslan olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bir gün beyliği de beylikmiş nasıl olsa?
AK Partinin yerel yöneticileri gelmişti, lakin muhalefet partililere rastlayamadım. Demek ki “Tarlada izi olmayanın harmanda sözü olmaz” atasözünü unutmuşlardı yine…
Bazı meslek grubu mensupları imza atmak için isimlerini yazarken, meslek ve görev unvanlarını neredeyse nüfuslarına da tescil edilmesini umacak kadar adının başına eklerken, Sayın Altan’ın Prof. Dr. unvanını olur olmaz her yerde kullanmaması, ünlü ceza hukukçusu rahmetli Faruk Erem’i hatırlattı bana…
Sayın Altan’ın konferansta değindiği konuların büyük bölümü haber bültenlerinde yer aldığından burada tekrarlamayacağım. Yalnızca konferansın başında ülkemiz demokrasisi ile ilintili olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde var olan saray-tebaa kavramına değineceğim. Konferans sonunda soru almak istediğinde soru kâğıdına, adım soyadımla birlikte şunu yazdım:
“Sayın Hoca’m; saray-tebaadan bahsettiniz. Konusu demokrasi olan şu konferansta bile saray, yani yöneticiler için önde; tebaa, yani yönetilenler için ise arkalarda yer ayrıldığına göre halen aynı anlayış devam etmiş olmuyor mu?”
Sorumun cevabını bekledim, ama alamadım…
Çünkü anlaşılan; zaman darlığı nedeniyle cevaplandırılamayan diğer soruların arasında “güme gitmişti” Lakin bir gün sonra rastladığım bir fırsatı ganimet sayarak aynı sorumu bire bir yönelttim, cevabını da aldım. Ancak Sayın Altan’ın kamuoyuyla paylaşacağım cevabını; e-maille yollayabilir veya bir yazısına konu edebilirse daha doğru olur diye düşündüğümden buraya yazmayacağım…
Adıyaman’a yine bekleriz Altan Hoca’m…
Demokrasi ve eşitlik konusunda bizi bilemeniz, bazı tabuları elbirliğiyle yıkabilmemiz için…
Çünkü herkes kendiliğinden arka sıralara oturan bir mütevazı milletvekilimiz gibi “tebaa”lığı şimdiden içine sindiremiyor da ondan…
SARAY-TEBAA MI?
