Evet’çiyiz dediysek, Hayır’cı görüşlere kulağımızı da tıkamadık yani!… Bir yazarın inandığı dünya görüşü dışındaki görüşlerden kayda değer olanlarına yer vermesi hem bir etiklik kuralı, hem de demokratlığın önemli bir göstergesi olsa gerek diye düşünürüm. Aldığı emekli maaşını ili ve ülkesi için araştırmalar yapmak ve yazıp-çizmek için harcayan eski milletvekillerimizden Adıyaman 20. Dönem CHP Milletvekili Celal Topkan, anayasa değişikliğiyle ilgili düşüncelerini içeren mesaj yollamış. Önce bu mesajı birlikte okuyalım. Sonraki günlerde de “Anayasa’ya Hayır demek, nelere Evet demek olur?” sorusuna olan cevaplarımızı paylaşalım:
“AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yapılan anayasa değişikliği ile 12 Eylül rejimine son veriyoruz, diyor. Toplumun gelişmesinin, demokratikleşmenin ve demokrasinin standardının yükselmesinin önünü açıyoruz. Ülkeyi demokratikleştiriyoruz, diyor.
YÖK, 12 Eylül Anayasası’nın ürünü değil mi?
Milletvekillerinin ve belediye başkanlarının genel başkanlar tarafından belirlenmesine, partilerin genel başkanların tek başlarına aldıkları kararlarla yönetilmesini sağlayan siyasi partiler kanunu ve milletvekili seçimi kanunu, 12 Eylül’ün ürünü değil mi?
Milletvekili dokunulmazlıkları, 12 Eylül’ün ürünü değil mi?
Yüzde 10 seçim barajı, 12 Eylül’ün ürünü değil mi?
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yerine inşa edilen Özel Yetkili Mahkemeler, 12 Eylül’ün ürünü değil mi?
Adalet Bakanı’nın HSYK başkanı, Müsteşarın HSYK’nın üyesi olması, bakanın ve müsteşarın katılmadığı zaman HSYK’nın toplanamaması ve karar alamaması, 12 Eylül’ün ürünü değil mi?
Siyasetin işleyişini demokratikleştirmeden ve özgürleştirmeden,
Yüzde 10 seçim barajını aşağıya çekerek, tüm toplum kesimlerinin parlamentoda temsiline fırsat sunulmadan,
Yüksek öğretim kurumlarını bilimsel, mali ve idari özerkliğe kavuşturmadan,
Yargıç ve savcıların idari ve mali yönden Adalet Bakanlığı’na bağlı olmalarına son vermeden,
Anayasa Mahkemesi ve HSYK üye sayısını artıran, bu değişikliklerle birlikte yandaş Anayasa Mahkemesi ve HSYK yaratarak, ülkeye demokrasi getiriyoruz, demokrasinin standardını yükseltiyoruz demek, “bu ülkede benden başka aklı olan yoktur,” demektir.
Kaldı ki, Siyasi Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimi Kanununu değiştirmek, seçim barajını indirmek, yüksek öğretim kurumlarını bilimsel, idari ve mali özerkliğe kavuşturmak, yargıç ve savcıların idari ve mali yönden Adalet Bakanlığı’na bağlı olmalarına son vermek için anayasa değişikliğine gerek yoktur.
AKP, parlamentoda bu değişiklikleri yapacak sayısal çoğunluğa sahiptir.
Peki, demokrasiyi geliştiriyoruz, demokrasinin standardını yükseltiyoruz diyen AKP, ülkeyi demokratikleştirecek ve ülkede demokrasinin standardını yükseltecek gerçek değişiklikleri neden yapmıyor?
Çünkü ülkeye demokrasiyi getiriyoruz, demokrasinin standardını yükseltiyoruz, hukukun üstünlüğünü hâkim kılmak istiyoruz, iddiasıyla anayasa değişikliği yaptığını söyleyen AKP:
Ele geçirdiği 12 Eylül kurum ve kuruluşlarını benimsiyor, onlara dokundurtmuyor. Örneğin daha önce şiddetle karşı çıktıkları, iktidara geldiklerinde mutlaka değiştirme sözü verdikleri Yüksek Öğretim Kurumu, RTÜK ve dokunulmazlıklar konusu gibi…
Ele geçiremediği 12 Eylül kurum ve kuruluşlarını “12 Eylül ürünleri” olarak adlandırıyor. Bu kurum ve kuruluşları ele geçirme kavgası başlatıyor. Başlattığı kavganın adına da demokrasi ve özgürlüklerin önünü açma diyor. Halkı aldatıyor. Demokrasiyi geliştirme ve demokrasinin standardını geliştirme adı altında yapılmak istenen değişikliklerle 12 Eylül Anayasasına yama yapmak, 12 Eylül Anayasasını ayakta tutmaktır, 12 Eylül rejiminin yaşam süresini uzatmaktır. Yeni bir anayasa yapılması sürecini de ertelemektir.
Bu kandırmacaya Hayır diyerek oynanan oyunu bozmak ve ülkenin önünü tıkamamak gerekir.”
NEDEN HAYIR?.jpg)
