BİR KASET VE SONRASI

Deniz Baykal’ı CHP Genel Başkanlığından istifa etmesine mecbur eden, çokta açık seçik görüntülerin olmadığı görüntüler “Varan 1” diye yayına verilmiş.

Yakında denilen “Varan 2” nin ne olduğunu merak etmeye gerek yok. Çünkü kırpılıp gösterilmeyen kısımların olduğunu düşünmek mümkün.

Her neyse işin burasında değilim. Görüntüler nasıl çekilmiş, kim çekmiş, kim servis etmiş, şantaj, komplo vs. bunlar yeterince yazılıp çizildi.

Mağdur olan birine vurmayı doğrusu etik bulmuyorum. Ama söz konusu olan ülke yönetimine talip bir liderse işler değişiyor tabi.

Bu konuda anlayamadığım en önemli husus bu görüntülerdeki kişiler ve yaşananların doğru olup olmadığı. Görüntülerde kişiler seçilebiliyor ama günümüz teknolojisi ile o kadar çok şey yapılabiliyor ki, insanın aklı şaşıyor.

Sayın Baykal konu ile ilgili birçok şey söyleyerek istifa etti ama “böyle bir hadise yaşanmamıştır, bunlar yalan” mealinde bir açıklaması olmadı.

Kasetteki bayanın ise CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok olduğu iddia edildi. Sayın Baytok’ta tıpkı Sayın Baykal gibi kamuoyunu rahatlatacak bir açıklama yapmadı. Sadece Hürriyet Gazetesi Muhabirine “Açıklama yapmak istemiyorum. Yapmayacağım da. Ancak ailemle birlikte bu sürecin üstesinden geleceğiz” demiş. Anlaşılan Sayın Baytok’ta susma hakkını kullanıyor.

Baykal’ın istifa kararını açıklamasıyla ağlamalar başladı. Türkiye’nin dört bir tarafından kendisine destek geldi. Hatta bazı insanlar kapısına giderek açlık grevine başladı.

Sevilen bir genel başkanın ardından ne yapılabilirse yapıldı. Ancak sevilen bir genel başkanın bu kadar hayranını meraktan veya kuşkularından kurtaracak bir açıklama yapmaması ilginç doğrusu.

BAYKAL DÖNER Mİ?

Sayın Baykal tekrar partisinin başına geçer mi sorusunun cevabı bu sıralar en çok merak edilen husus.

Dönmek isteyeceğine eminim. Çünkü genel başkanlığı bırakırken milletvekilliğini bırakmadı. Yani hala aktif siyasetin içinde.

Eğer var olduğunu düşünüyorsa “Varan 2” ve sonrası görüntüler onun geri dönmesinin önündeki en büyük engel.

Eğer bu görüntüler düzmece ve komplo ise Sayın Baykal’ın aklanmasıyla birlikte kendisi kurultayda aday olur, oyları silip süpürür ve hatta CHP ilk seçimlerde hatırı sayılır oranda oylarını arttırır. Buna paralel olarak AK Parti’de de deprem yaşanır.

Tabi, bunu en iyi Sayın Baykal biliyor. Kendisine güvenirse çıkar ortaya her şeyi yalanlar ve sorumlular ile mücadele eder.

Siyaseti bu kadar kirletenler ile mücadele etmek, bu ülkede siyaset yapan her namuslu siyasetçinin görevi, her namuslu gazetecinin görevidir.

Baykal’a körü körüne bağlılık, yargısız infaz kadar yanlıştır. İkisinden de kaçınmak gerek. Yargı sürecinden sonra bir kanıya varmak, ona göre bir yol haritası çizmek, desteklemek veya yermek en doğru seçenek.

Bu aşamada, görüntüler hakkında bilgi vermemek, yalın bir dille olayı en azından yalanlamadan işi siyasi arenaya çekmek hadiseyi sulandırmaktan başka bir şey değil.

Olaya “kim yaptı dan çok, kim söyledi” anlayışı ile yaklaşmak ise sanıklardan çok tanıklara yüklenmeye benzer. Görüntülerde olup bitenler yerine kim çekti, kim yayınladı, amaç neydi sorularının cevabını aramak seçenekleri tersten okumaya benzer.

Tabiî ki insanların özel hayatları üzerinden siyaset yapmak kadar iğrenç bir şey olamaz ama siyaseti kirletmeye de kimsenin hakkı olamaz.

Dilerim en kısa zamanda olayın iç yüzü ortaya çıkar ve sorumlular en ağır bir şekilde cezalandırılır.

Fahrettin Çelik