Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıOrhan SAMSATLIOĞLUBİZ BÖYLE OKUDUK [ Arama ]

BİZ BÖYLE OKUDUK
Başlık BİZ BÖYLE OKUDUK
Tarih 04.01.2021
Gönderen Editör

BİZ BÖYLE OKUDUK (BİRAZ NOSTALJİ)

          Baraj gölü altında kalan tarihî Samsat’ın okuyan ilkleri Ali Şener, Bekir Atabay ve Mehmet Atalay idi. Onları Zeynel Aslan ve Nuri Toprak takip etti. Ardından da Hacı Köroğlu, Orhan Samsatlıoğlu gelir. Mehmet Karakuş, Yusuf Yetiş, Haci Toktaş, Kadir Fırat, Mahmut Aslan, Sıtkı Aslan çeşitli nedenlerle ortaokuldan ve liseden ayrılan arkadaşlarımızdı. Mahmut Fırat ve Bedir Çetin, o yıllardaki aşırı sağ-sol kavgaları yüzünden yüksek öğrenimlerini tamamlayamayıp ayrılan arkadaşlarımızdı.

          İlkokula 1955’lerde başlamıştık. İşte size ilkokul yıllarımızın maddeler halindeki kısa bir özeti:

*Nahiyede(bucakta) bir tek ilkokul var.

*İki derslikte öğrenim yapılıyor.(1,2,3. Sınıflar bir derslikte, 4 ve 5. Sınıflar bir derslikte)

*Kürtçe konuşmak yasak.(Konuşanlar bir başkan tarafından tesbit edilir, cezalandırılmak üzere öğretmene bildirilir.)  

*Beyaz yapraklı defterler yok. Samanlı, sarı yapraklı defterler var. Silgi ile temasta hemen yırtılır.

*Silgiler ortadan delinir. Kalın bir iplik veya ince bir ip ile kolye gibi boyuna asılır. Kaybolmasın diye.

*Siyah önlük ve beyaz yakalık… Eğer yakalık naylon ise kışın soğukta katılaşır ve kenarları jilet gibi boynunuzu çizer, batar.

*Ayakta Gıslaved veya Dora marka siyah lastik ayakkabı. Müflonlusu lüks sayılır. Müflonlusuzu yazın aşırı terletir. Ayaklarınız vıcık vıcık.. Kışın donar, tahta gibi. Soğuğu ve sıcağı kalbinizi ağrıtır, acısı içinize siner.

*Kontrplak, kontralit, tahta okul çantası lüks sayılır.

*Cetvel, pergel, iletki yok. Yardımcı kitap, dergi, test imkânsız…

*Sobalar odun sobası. Her sabah okula bir odun götürmek zorundasınız. Bir başkan bununla görevli. Getirmeyenler, ertesi gün iki tane götürmek zorunda.

*Oyun oynadığımız toplar çaputtan. Eğer yün veya deve tüyünden bir topunuz varsa lüks sayılır.

*Beslenme değil, karın doyurma var. Düzenli üç öğün pek nadir.

*Ders çalışma, petrol lambasının ışığında, aile ile aynı odada… 

                                                               

*Müfredatlar dolu dolu, kaliteli ve ağır.

*Bilmeden sınıf geçmek yok. Sınıfta kalmak var ve de çok yerinde.

*İlkokul son sınıfta bayağı kesirler, ondalık kesirler ve dört işlemleri rahatlıkla çözülüyor.

  *Geometrik şekillerin yüzölçümü ve alan problemleri(ilkokul düzeyindekiler) tümüyle çözülebiliyor.

*Bir ilkokul mezunu; bilgi birikimi ve donanımı bakımından şimdiki ortaokul mezunlarından çok daha ileride…

          Onca imkansızlığa ve zor şartlara rağmen, bizim kuşağımız ilkokulu keyifle, istekle ve başarıyla bitirmiştik. Şimdi sıra ortaokul ve lisede idi…

ORTAOKUL VE LİSE YILLARI:(TEK ODALI ÖĞRENCİ EVLERİ): 1960-1966 YILLARI:

*Tarihî Samsat’ta ortaokul yok.

*Şehirdeki öğrenci evlerinde okumak zorundasınız. Şehirde de yurt yok, pansiyon yok.

*Tek odalı öğrenci evleri. Bu tek odalar, ev sahibinin işine pek yaramayan eklentiler. Genelde caddeye veya sokağa açılan kapı ve pencere.

*Salon, oturma odası, yatak odası, mutfak, banyo hep bir oda ile sınırlı. Tuvalet ya ortak ya da yok. 

*Odanın bir köşesinde varsa duş teknesi gibi bir beton çimecek. Burası banyo görevini görür. Yoksa onbeş yirmi günde bir Paşa Hamamı’na…

*Her öğrenci evinde iki kişi kalır. Masraflar bölüşülür.

*Isınma, odun sobasıyla. Akşamdan akşama… 

*Yemekler gazocağında pişirilir. Tencerede pişir, kapağında ye…

*Yufka ekmekler, seleler içinde onbeş yirmi günde bir evden gönderilir. Tırnaklı ekmek lüks sayılır. Bazen öğleyin okula giderken yol üstündeki fırından 25 kuruşa alınan tırnaklı ekmek bölünerek cebe konur. Bir yandan tutam tutam bölünür ve gizlice yenir. Katıksız. Öğlen yemeği niyetine…

*Yataklar yer yatağı. Akşam ser, sabah topla.

*Çalışma masası tek tük… Yer minderlerine oturularak ders çalışır.  

*Çamaşır ve bulaşık yıkamak, self servis.

*Her öğünde bir tek çeşit yemek var. Çorba da ana yemek ve tek mönü…

*Kahvaltıda zeytin varsa peynir yok. Reçel çok nadir, o da evden gelir.

*Palto, pardesü, kaban, gocuk, mont, kazak yok.

*Harçlıklar ayda onbeş-yirmi lira. Ebeveynler tarafından gönderilir.

*Ortaokulu bitirmek sınava bağlı. Esaslı, kaliteli ve ciddi bir sınav. İki üç yılda veremeyip mezun olmamak da var. Bitiremeden vazgeçenler az değil.

DİSİPLİN VE ÖĞRETMENE SAYGI: (1960-1966) 

*Öğrenci şapkası takmak mecburi(Kız-erkek fark etmez)

*Saçlar, ayda bir üç numara ile tıraşlı. Uymayanların saçları, sabah içtiması sırasında makasla kesilir ve berbere gönderilir.

*Kravat takmak zorunlu.

*Sinemaya geceleri gitmek yasak. Gece yapılan sinema kontrollerinde yakalananlar sinemadan çıkarılır. Jipe bindirilerek  Bozyokuş’un altındaki Sitilce Köyü’ne yakın yolda  bırakılır. O saatte, karanlıkta eve dönmek zorunda kalınır.

*Kahvehanelere gitmek yasak. Bu yasak, yaz tatilinde de geçerli.

*Çarşıda, pazarda uzaktan da olsa öğretmen görüldüğünde ceket iliklenir. Mümkünse daha uzaktan geçmeye çalışılır. 

*Okulda idarî bölümlerin (müdür odasının) önünden geçmek, mecbur olmadıkça yok.

*Ders çalışmadan, ödev yapmadan okula gitmek yok. Mahcup olmamak için hazırlıklı olmak mecburi.

*Devamsızlığı, geç gelmeyi alışkanlık edinmek disiplin suçu… 

*Öğretmene, idareciye karşı gelmek yok ve suç. Öğretmen veya idareci sınıfta, herkesin gözü önünde sizi tekme, tokat, sille, sopa ile dövebilir.

Sevgili öğrenciler, işte biz böyle okuduk. O günün bazı disiplin uygulamaları artık tarihe karıştı. Bugün savunmuyoruz. Ama o gün için hiçbirinin gereksiz olmadığı kanaatindeyim. Allah hepsinden razı olsun. Vefat edenlere gani gani rahmetler… Veli Sosyaldı, Necmettin Karagülle, Mahmut Baran, Recep Demirkazık, Fizikçi Korkmaz Açıkgöz, Ahmet Akpınar ve diğerleri… Elinize, kolunuza, emeğinize sağlık. O kurallarınız, o disiplininiz olmasaydı, muhtemelen biz de öğrenimimizi yarıda bırakacaktık… Kırk yıllık bir eğitimci olarak şunu rahatlıkla söylüyorum: Disiplin olmayan yerde başarı da olmaz. Bazılarına gülünç ve gereksiz gelebilir. Hiç önemli değil. Eğer bugün ben hâlâ bir öğrencim görmesin diye çarşıda bir kûlâh dondurmayı  yiyemiyorsam, soyularak satılan bir salatalığın tadına bakamıyorsam, bir öğretmenimle telefon konuşması yaptığımda ayağa kalkıyorsam, televizyonda İstiklâl Marşı’nın okunduğunu duyduğumda çocuklarımla beraber ayağa kalkıyorsam, bunlarla gurur duyuyor ve aldığımız eğitimin güzelliğine yorumluyorum. Ne mutlu bize bunları veren gerçek eğitimcilere!..

 

Oyu Puanı: 3 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 10 (0 Kayıtlı Üye 10 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri