‟Bizim Kuşağımız„ da diyebileceğimiz 1945 ile 1970 yılları arasında doğanlardan biraz bahsetmek istiyorum. Bu yıllar arasında dünyaya gelenlerin ayrı, apayrı bir özelliği vardı. Eskilerin tabiriyle ‟nev-i şahsına münhasır„ bir özellik. Şimdi geliniz bu kuşağın aklımıza gelen, aklımızda kalan birtakım özelliklerini hatırlamaya çalışalım. Maddeler halinde:
*Birçoğu deneme-yanılma yoluyla kendi kendine ebeliği öğrenen yaşlı ninelerimizin elinde dünyaya geldiler.
*Doğal çocuk bezleri höllük idi. Tahta beşiklerde büyüdüler.
*Patik, mama nedir görmediler, bilmediler.
*İlkokulu birleştirilmiş sınıflarda okudular.
*Silgileri ortadan deler ve kolye gibi, madalyon gibi boyunlarında asılı tutarlardı. Kaybolmasın diye.
*Sarı yapraklı, samanlı defterleri vardı.
*Yardımcı kitap, dergi, test nedir bilmediler.
*Birer cetvelleri vardı ancak pergel, iletki, gönye ile pek fazla tanışıklıkları yoktu.
*Siyah önlük, beyaz yakalık giyer ve takarlardı.
*Siyah müflonsuz lastik ayakkabıları olurdu.
*Kara tahta ve tebeşirle yetiştiler.
*İlkokulu, ortaokulu, liseyi bileklerinin hakkıyla, hazmederek, hatmederek okudular. Bilgi ve beceri bakımındantam donanımlıydılar.
*Ebeveynleri onları; ‟Eti senin, kemiği benim„ samimiyeti ve güveniyle öğretmenlere teslim etmişti.
*Palto ile, pardesü ile, manto ile, gocuk ile, eşofmanla tanışıklıkları yok denecek derecedeydi.
*Hayatlarının her basamağında ‟disiplin„ vardı. Disipline sık sıkı bağlıydılar. Disiplin sayesinde güzel yerlere geldiler.
*Küçüğe sevgi, büyüğe saygının tavizsiz hayranı ve uygulayıcısı idiler.
*Ha ‟Beslenme„ ha ‟Karın Doyurma„ pek fark etmezdi onlar için.
*Sabrın, zorluklara göğüs germenin, acılara katlamanın, çile çekmenin bilinçli ve canlı örnekleriydiler.
*Bencillikle araları pekiyi değildi. Genelde diğergam idiler.
*Millî, manevî, dinî değerlerine, gelenek ve göreneklerine tam bağlıydılar.
*Kanaatkârlık, kazaya rıza, nasiple yetinmek, yaşantılarının var olmalarının ana sebebiydi.
*Her biri kendi alanında tam donanımlı, işinin ehli, liyakatlı, çalışkan ve becerikli kişilerdi.
*Üzerlerinden silindir gibi geçen dört beş ihtilale rağmen azim ve kararlılıklarından, vatan ve millet sevgilerinden, hürriyet ve demokrasi hayranlıklarından asla ödün vermemişlerdi.
*Hak bildikleri yolda yalnız da olsalar yürümeye devam etmişlerdi.
*Kitaplarında ‟Baba dostlarını unutmak„ diye bir şey yoktu.
*Yalanla, dolanla, riyayla, köşeyi dönmekle araları fazla iyi değildi.
*Alçakgönüllülük, tevazu, yardımlaşma, haddini bilmek zirve yapmıştı onlarda.
*‟Nesli tükenmişler„ gibi anlamlı bir ünvanı hak etmişlerdi.
*Genelde görücü usulü ile evlenmişlerdi gene de boşanmak nedir bilmezlerdi.
*Köylüsüne, mahallelisine, tanıdıklarına sahip çıkmanın yılmaz, gözüpek birertemsilcisiydiler.
Her biri evlerimizin bereketi, rehberimiz, önderimiz olan o ulu çınarlar, yavaş yavaş sonbahar yaprakları gibi aramızdan ayrılıp gitmekte. Bize düşen görev; nesli tükenen bu büyüklerimizin kıymetini bilmek, saygıda kusur etmemek ve rızalarını, dualarını almak. Allah hepsine hayırlı, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler versin.