Baraj gölü altında kalan tarihî Samsat, onun doğup büyüdüğü baba ocağıydı. Çocukluğu, ilkokul yılları o kerpiç evlerden oluşan şirin ilçede geçmişti. Yediden yetmişeherkesin birbirini tanıdığı, sevip saydığı, kollayıp koruduğu diyarda. Komşuluğun, akrabalığın, dostluk ve arkadaşlığın harman olduğu Samsat. Mütevazi, az gelişmiş, hatta hiç gelişmemiş ama gene de kendi kendinefazlasıyla yeten, bereketin merkezi olan Samsat…
Çocukluğunun yaygın yegâne oyuncağı , annesinin bez parçalarından, çaputtan yaptığı bir toptan ibaretti. İki avuç büyüklüğündeki bu çaputtan topu, okul saatlerinin dışında alır, mahalle arkadaşlarıyla birlikte maç yaparlardı. Yusuf isimli arkadaşının topu çok daha ilginç ve yerden bir iki karış zıplama özelliğiyle bir hayli de kullanışlıydı. Ne var ki Yusuf, bu deve tüyünden yapılmıştopunu gözü gibi korur, oyun oynamada kullanmaya kıymazdı. Bir süs gibi cebinde taşır, bazen arkadaşlarına verir fakat taşlı, çakıllı sokak aralarında oynanmasına izin vermezdi.
İlçe olduktan sonra şehirden atanan memurların çocukları lastik toplarla tanıştırmışlardı kendisini. Özel idare memuru, Nüfus memuru komşularınınçocukları , çaput değil lastik toplarla oynuyorlardı. Yaz tatilinde şehirden ilçeye dönen liseli ağabeyleri ise gerçek futbol topu, voleybol topugetirmişlerdi. Artık onlarla oynamaktaydılar. Memur çocuklarının bu sahici topları vesilesiyle o ve arkadaşları da artık lastik toplara, ardından da gerçek futbol toplarına kavuşmaya başlamışlardı.
Futbolun takım kurmanın, maçlar düzenlemenin ilk tohumlarınıTerzi Ömer ekmişti. Hamit’i, Yusuf’u, Abdurrahman’ı, Hasan’ı Mustafa’yı bir araya getirmiş, aralarında üçer beşer kuruş vererek bir top ve birer futbol ayakkabısı almışlardı.
Saha yok. İlkokulun, ortaokulun taşlı-çakıllı avlusu, onların futbol sahası idi. Kale direğinin yerine dörtbeş tane iri taş… Taşların arası kale sayılırdı.Olsun, buna da razıydılar. Çaput toptan, deve tüyü toptan, lastik topa ve oradan da gerçek futbol topuna… Bununne demek olduğunu ancak o yılların çocukları, gençleri bilirdi.
Çaput top yıllarının üzerinden altmış, tarihî Samsat’ın baraj gölü altında kalmasının üstündenotuz bir yıl geçmişti. Otuz kırk yıllık idarecilik ve öğretmenlik görevinden sonra emekli olmuş, Ankara’ya yerleşmişti. Günlerinin büyük bölümünümemleketi Adıyaman haberlerinive Samsat’a ayırıyor, gündemi sıcağı sıcağına takip ediyordu. O gün de kahvaltıdan sonra laptopunu aldı ve açarak Adıyaman haberlerini okumaya başladı. Gördüğü bir haber üzerine gözleri iyice açıldı, heyecanlandı ve hemen tıklamaya başladı. Haber aynenşöyle idi:”Adıyaman’ın iki ilçesine kapalı spor salonu yapılacak.„ Merakla okumaya devam etti. Evet, yanılmıyordu. Gerçekti. Bakanlık, 250 kişi kapasiteli bir kapalı spor salonu yapacaktı. Duygulandı. Gözlerinin yaşardığını hissetti. Döndü, tekrar tekrar okudu. Okudukça ağlıyor, ağladıkça okuyordu. Sevinçten… Kapalı spor salonuna kavuşmanın ne demekolduğunu ancak o ve arkadaşları Ömer, Hamit, Hasan, Yusuf, Adurrahman, Mustafa bilirlerdi… Çaput toptan, kapalı spor salonuna… İçinden söylenmeye başladı:” Gözünüz gözümüz aydın arkadaşlar! Bu ne güzelbir haber!.. Bu nasıl bir sevinç!..Spor salonunakavuşuyoruz, spor salonuna!.. Ey rahmete kavuşan arkadaşlarım! Size sesleniyorum!Eminim ki yattığınız yerlerinizde de olsa bu müjdemi ruhunuzla duyacaksınız, duyuyorsunuz. Ruhunuz şad olsun!.. İşte spor salonuna kavuşuyoruz, spor salonuna!..Yerinizde rahat ve bahtiyarlık içinde uyuyun. Size söylüyorum bizim kuşağımızın yaşayan arkadaşlarım!.. Bakınız, ben bu satırları yazarken basbayağı ağlıyorum. Sevinçten… Evet, evet sevinçten… Siz de ağlamışsınızdır, bundan hiç şüphem yok. Bu güzel habere kim sevinç gözyaşları dökmez ki?.. Bazıları bizim ağlamamızı tuhaf karşılayabilir. Hatta bize gülebilirler de … Hiç önemli değil. Biz de dünyanın, ülkemizin, komşu il ve ilçelerimizin kalkınmadaki dev hamlelerini pekâlâ izliyor, görüyor ve duyuyoruz. Sanayinin, teknolojinin, yatırım ve hizmetlerin geldiği noktadan elbette haberdarız. Bazılarına göre bize yapılacak olan bu kapalı spor salonu belki devede kulak bile değildir. Belki bunun sözü bile edilmemeli(onlara göre)…Varsın onlar öyle düşünsünler. Ama ben ağlarım arkadaş. Hem de hüngür hüngür… Sevinçten… Çaput ve bez toptan, kapalı spor salonuna… Bazıları gülebilir… Varsın gülsünler… Beni, bizi hiç ilgilendirmiyor. Ben, sevincimi böyle ifade etmek istiyorum . İçimden geldiği gibi… Var mı ötesi?..
Allah, vesile olanlardan razı olsun. Ellerine, kollarına, maddî ve manevi emeklerine sağlık. Sağ olsunlar, Varolsunlar.