Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıOrhan SAMSATLIOĞLUAHMET USTA VE ETLİ BULGUR PİLAVI [ Arama ]

AHMET USTA VE ETLİ BULGUR PİLAVI
Başlık AHMET USTA VE ETLİ BULGUR PİLAVI
Tarih 18.04.2019
Gönderen Editör

 

 

AHMET USTA VE ETLİ BULGUR PİLAVI

                        Eski Samsat’ın üç yapı ustasından biriydi. Nahiyeden bugüne ne kadar kerpiç, ve briket yapı varsa hepsi Ahmet Usta ile meslektaşları Mahmut Dündar ve Mehmet Yetiş’in eserleriydi. Kadir Ağa ve Hacı Şeyh Ağa konakları hariç, ilçenin bütün binalarında onların imzaları vardı.

            Ahmet Usta’nın diğer iki meslektaşından ayrı bir özelliği vardı. Buna özellik değil, belki de zaaf demek daha doğru olurdu. O da ete, etli yemeklere, özellikle tavuk etli bulgur pilavına olan düşkünlüğü idi. Onun bu durumunu bilen kim olursa olsun, herhangi bir yapı işi için işi düşenler, kendisini çalıştırdıkları dört beş günlük inşaat süreci boyunca yemeklerden eti, özellikle tavuk etini eksiltmezlerdi. O da etli tavuk pilavını nasıl bir zevkle tüketiyorsa, duvar örmeyi de aynı iştah ve zevkle yapardı. O yıllarda bütün Samsat sakinlerinin evlerinde bir avlusu olsun olmasın, mutlaka birer kümesleri olurdu. Her kümeste de tavuk-horoz beş on kümes hayvanları muhakkak bulunurdu. Bu tavuk ve horozlar, özellikle kasap Mılla’dan et almaya gücü yetmeyenlerin, vakitli vakitsiz gelen misafirlerini ağırladıkları başat yemek malzemesiydi.

            Mustafa Karakuş, oğlu İsmail’i evlendirmiş, eski Samsat’ın merkezindeki dört beş odalı evi artık dar geliyordu. Bu nedenle evlerinin bir bölümünün üstüne iki oda ve bir antreden oluşan ek bir çardak yapıyordu. Bu amaçla Ahmet Usta’yla anlaşmış ve sabah namazını mükeakip birlikte yaptıkları kahvaltının ardından çardak duvarlarını örmeye başlamışlardı. Önceden kalıplara dökülüp kurutulan kerpiçler, yavru denen yarımları, çamur harç, kıymık olarak kullanılacak ufak taşlar vesaire her şey hazırdı.

            Ahmet Usta, bir yandan Mustafa Karakuş’u, öbür yandan da oğlu İsmail’i yardımcı işçi gibi çalıştırıyor ve kerpiç duvarı büyük bir zevkle örerek yükseltiyordu. O yıllardaki kurallara göre inşaatın sahibi, ustalara günde üç öğün yemek yedirmek zorundaydı. Ustalar, dört beş günlük çalışma süreleri boyunca, bütün yemeklerini inşaat sahibinin evinde yerlerdi.

            Öğlene doğru üst kata çıkılacak olan çardağın iki oda ve antre duvarları birer metre yükselmiş, yeni çardak yavaş yavaş belirmeye başlamıştı. Öğlen namazı molasının ardından Fatma teyzenin hazırladığı mercimekli köfte, domates salatası ve yoğurtlu çorba ile karınlarını doyurdular. Ahmet Usta içinden: “Herhalde etli yemeği akşama hazırlayacaklar.„ diye düşünüyordu. Çaylarını içtikten sonra işlerinin başına geçtiler. Bir iki saatlik bir çalışmanın ardından Mustafa amca, oğlu İsmail’e dönerek:

― İsmail, oğlum!

― Buyur baba. Ne diyorsun?

― Oğlum, elindeki işi bırak. Sen gelene kadar Ahmet Usta’ya harcı da kerpiçleri de   ben veririm. Sen git, kümesi aç. O bizim büyük kırmızı horoz var ya, onu yakala ve kes. Annene ver. Bize güzel bir tavuklu pilav hazırlasın.

― Peki baba. Şimdi gidip hallediyorum.

Ahmet Usta, bir yandan kerpiç duvarı örerken, bir yandan da İsmail ile babasının konuşmalarına kulak kabartıyordu. Konuşmaları bitince olağanüstü bir şevkle işine koyuldu. Sanki o Ahmet Usta gitmiş, yerine dopingli, şoklu, hormonlu bir başkası gelmişti. Kerpiçleri, yavru yarım kerpiçleri, harcı ve aralara kıymık yerleştirmesi olağanüstü bir hız kazanmıştı. Mustafa amca, bütün gücüne rağmen ona harç ve kerpiç yetiştiremiyordu.

Akşam ezanı okunup namaz ve yemek molası verdiklerinde duvarlar iyice yükselmiş, bir günün ürünü olduğuna inanılmaz olmuştu. Normal şartlarda belki iki günde ancak bu kadar duvar örülebilirdi. Hep beraber bitişikteki camiye giderek akşam namazlarını kıldılar. Onlar dönene kadar Fatma teyze de sofrayı hazırlamış, kendilerini bekliyordu. Yavaş yavaş yer sofrasının etrafına oturup yemeğe başladılar. Ahmet Usta, büyük bir dikkatle sofradaki yiyeceklere göz gezdirdi. Yemeklere baktıkça yüz hatları değişiyor, kaşları çatılıyor, nefes alıp vermeleri sıklaşıyor, yanakları kızarıyordu. İsmail ile Mustafa amca da onun bu durumunu sezmiş, bir yandan fark ettirmeden izliyor, öte yandan da yemek yiyormuş gibi yapıyorlardı. Birer ikişer lokmadan sonra Ahmet Usta dayanamayıp parlamaya başladı:

― Mustafa, yemeğimiz bunlar mı? Hani sen İsmail’e horoz kesmesini, annesinin bize tavuklu pilav yapmasını söylememiş miydin?

Mustafa amca, bu soruya çoktan hazırdı. Her zamanki rahatlığı ve şakacılığıyla bir kahkaha patlattı. Uzun uzun gülmeye, kahkahalar atmaya başladı. Ahmet Usta, sofradan elini çekmiş, alacağı cevabı bekliyordu. Sinirleri iyice gerilmişti. Elini ağzını sildi ve ayağa kalkıp kapıya doğru yürümeye başladı. Mustafa amca, hala gülüyordu. Uzunca bir gülmeden sonra İsmail’le beraber onlar da ayağa kalkıp Ahmet Usta’nın ardından kapıya yürüdüler. Tam kapıdan dışarı çıkacağı sırada Ahmet Usta’yı kolundan yakaladı:

― Ahmet Usta, lütfen hakkını helal et. Haklısın. Akşama tavuklu pilav sözü vermiştim. Fatma Hanım’ın bir işi çıktığı için gitmek zorunda kaldı. Onun için kavuşturamadık. Kardeşime söz veriyorum. Yarın sabah ilk işimiz horozu kesmek. Eğer öğlen yemeğinde sofrada bulmazsan işimi tamamen bırakabilirsin, diyerek kolundan tuttu, kucaklamaya çalıştı. Ahmet Usta, sesini hiç çıkarmadan kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açarak çıkıp gitti.

Ertesi sabah, sabah namazını gene aynı camide birlikte kıldıktan sonra, Mustafa amca, koluna girerek yürüdüğü ustayı eve doğru getirmişti. Avlu kapısından içeri girdiklerinde İsmail, kırmızı horozu yere yatırmış, elindeki bıçakla ustayı bekliyordu. Ahmet Usta’yı görür görmez horozu kesti ve annesinin bulunduğu odaya doğru götürdü. Ahmet Usta da hiç sesini çıkarmadan merdivenlerden yukarı çıkarak işinin başına döndü ve yarım kalan duvarları örmeye devam etti. Artık rahattı. Kırmızı horoz gözlerinin önünde kesilmişti. Bu da akşam yemeğinde tavuklu pilav demekti. Bir önceki günün şevki ve hızıyla işine devam etmeye başladı. Kırmızı horoz kesilmiş, etli tavuk pilavının yolu görünmeye başlamıştı…

 

 

Oyu Puanı: 2 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 15 (0 Kayıtlı Üye 15 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri