"İNSAN OLMA BİLİNCİ, ülke ve dünya yönetimine bu bilince sahip insanların gelmesi büyük zarurettir."
Aziz Milletimin Akl-I Selim, Duyarlı ve İhlaslı Münevverleri!
Önceki yıllarda özel otomobilimde radyoyu karıştırırken rast geldiğim bir konuşmacının ifadesini zaman zaman hatırlarım. Diyordu ki, "Kemale ermiş bilgeler, insanların 1000'de 7'si, 8'inin insan olma bilinci içinde yaşamakta olduğunu söylemektedir." Bu cümledeki içerik ne derece nesnel ve gerçekçi; tartışılır. Lâkin, yıllar içinde doğruluk payının yüksek olduğuna inandığım bir cümle olduğu kanaatindeyim. Binde 7 veya 8'lik oran, % 1'e bile tekabül etmiyor. Ve bu oranın, tarihin her döneminde esas itibariyle de değişmediğini düşünüyorum. (Yüce Rabbimiz, bizlere 1000'de 7, 8'e girebilecek bir hayat nasip etsin.)
***
MESELE, 1000'de 7, 8 içine giren insanların ülkenin yönetiminde (Başbakan, bakan, vekil, müsteşar, genel müdür, daire başkanı, yazar, sanatçı, şirket ve holding sahibi, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, müdür) bulunmaması veya bulunamamasıdır. Ülke ortamında iktidar ve muhalif partilerin teşkilâtlarında, genel ve yerel siyasetçilerde, üst düzey bürokratlarda ve televizyon yorumcuları arasında azımsanmayacak düzeydeki insanın "insan olma bilincine" eriştiğine inanmayı çok isterdim. Lâkin, ülkeye yön veren yöneticilerin çok azının binde 7 ve 8 içine girebileceği kanaatindeyim.
Bu nedenle, toplumsal sorunlarımızın çözümünde gevşeklik, laubalilik ve dünyevî menfaatlerin öne alındığını gözlemlemekteyim. "BENDEN SONRASI TUFAN" ANLAYIŞI, ÜNLÜ VEYA ÜNSÜZ PEK ÇOK YÖNLENDİRİCİNİN TEMEL ANLAYIŞI OLMAKTAN ÇIKMADIĞI TAKDİRDE, ülkemiz menfaatine çok olumlu bir gelecekten de söz etmemiz zor olacaktır, diye düşünmekteyim.
Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, çevresinde kenetlenen bilinçli, ufuklu ve ihlaslı devlet ve hükûmet yöneticilerimizin bu gerçeği göz önünde tuttukları inancını muhafaza etmekteyim. Lâkin, ülke lehine çok güçlü emareler görememekten dolayı da tedirgin olmadığımı söyleyemem.
·Sayın ERDOĞAN'ın ve yakın çevresinin bütün gayretlerine rağmen, henüz AK PARTİ teşkilâtlarında gözle görülür güçlü yenilik ve değişme kendini gösteremedi. Teşkilâtlarda ve belediyelerde rantiyeci, vurdumduymaz, kendilerini akıllı başkalarını akılsız gören ayak takımından insanlara yönelik -birkaç göstermelik soruşmanın dışında- çok önemli soruşturmalar açılamadı.
·Yahudi uşağı Barzani'nin "IRAK REFERANDUMU" hakkında önemli bir tepki henüz ortaya konamadı.
·Suriye'nin bölünmesi ve YPG ve PYD'nin ileri harekâtı karşısında milletin beklediği hamle yapılamadı.
·Yasalar işletilerek Meclis'teki bölücülerin konuşma ve hareketleri hâlâ etkisiz hâle getirilemedi.
·FETÖ davası 14 ay geçmesine rağmen, hâlâ sonuçlanamadı. Yurt içi ve yurt dışı üniversitelerimizde, yargıda, basında ve bakanlıklar bürokrasisindeki "KRİPTO FETÖCÜLER" görevlerinden uzaklaştırılmadı.
·İDAM CEZASI, geçmişi de kapsayacak biçimde geri getirilemedi.
·Terörle mücadele baş aktör polislerimize "3600 Ek Gösterge" henüz verilemedi.
·MEMUR EMEKLİLERİ'nin yüzü güldürülemedi, maaşlarında düzenleme henüz yapılamadı.
·Siyasette ve bürokraside LİYAKÂT'a, SADAKÂT'e önem verildiği kadar önem verilmesi hususunda, hâlâ çok önemli bir gelişme yansıtılamadı.
***
Okuyan, Düşünen Millete Hizmeti Öne Alan Değerli Aydınlar!
Ne zaman 1000'de 7, 8'ye dahil olanlardan ülkemizin yönetici ve yönlendiricileri seçilir; işte o zaman bilimde, teknolojide, eğitimde, kültürde, yasaların uygulanmasında; velhasıl millî ve manevî menfaatlerimizin korunmasında gelişme sağlamış oluruz, kanaatindeyim.
Münferit dönemler ve şahsiyetler hariç, 250 yıldır, yönetici ve yönlendiricilerimizin ekseri çoğunluğu "İNSAN OLMA BİLİNCİN"den uzak, dünyevî menfaatlerini gözeten, edep ve haya duyguları olmayan veya zayıf olan, makam ve para hırsıyla MAKYAVELİST ideolojiyi benimsemiş insanlardan olagelmiştir, inancındayım. Bu tür insanların temel özelliğinin de "MÜNAFIK" lık olduğunu düşünüyorum.
MESELENİN ÇÖZÜMÜ; gayretli olmada, saf ve samimi entelektüellerin yönetici ve yönlendiricileri dikkatlice seçmesinde ve bu amaç doğrultusunda kenetlenmesinde yatmaktadır.
Bunu yapabilmek için de "ÖLMEDEN ÖNCE ÖLEBİLECEK" yürekli, sabırlı ve ihlaslı insanlara ihtiyaç vardır. Bu türden insanların sayısı ve kalitesinin artması yönünde okuyan ve düşünen münevver insanlarımızın sorumluluktan kaçması beklenemez, beklenmemeli, diye düşünüyorum.
Bütün zafiyetlere rağmen, (dedikodu, kıskançlık, çekemezlik, maddî hırs, makam düşkünlüğü vb.) İnanıyorum ki; Yüce Allah, mührünü vuracak, nurunu tamamlayacak ve hükmünü verecektir. İnşallah, sırat-ı müstakim yolunda rıza-yı şerifi gözetenlerden oluruz.
·İşte o zaman; ARAKAN'daki Müslümanlar da, DOĞU TÜRKİSTAN'daki, FİLİSTİN'deki Müslümanlar da mutlu olacaktır.
·İsrail, Amerika ve Almanya başta olmak üzere, Türk-İslâm düşmanları da mağlup olacaktır.
·İşte o zaman; Irak'ın, Suriye'nin toprak bütünlüğü korunacak ve tüm Müslümanların menfaatine bir Ortadoğu şekillenecektir.
·İşte o zaman; siyaset, bürokrasi ve iş dünyasındaki bizden olmayan, lâkin bizden gibi görülenlerin maskesi düşecek, gerçek niyet, ihanet ve kimlikleri deşifre olacaktır.
·İşte o zaman; insan, insanlığa hizmet edebilecektir. Biz görmesek de çocuklarımız bu sonucu görecektir. Buna, yürekten inanıyorum.
MİLLETE AÇIK MEKTUP
