Adıyaman’da Bugün Gazetesi ve Onlarca sitede yazı yazan, aynı zamanda sitemiz yazarı olan Sayın Mustafa Işıldak, sitemizi ve sitemize yorum yazan bazı arkadaşlara cevap niteliğinde düşüncelerini yazdı.

Daha önce sitemizde de yayınlanan “POLİSE EL İNSAF BİRAZ” başlıklı yazıya sitemizin “ziyaretçi Defteri” bölümünde yorum yapan bazı kişilere cevap yazarak duyarlılığını gösterirken, sitemize gelen mesajların bile gündem oluşturduğu belirtiliyor.

           Sayın Işıldak’ın yazısını olduğu gibi bilginize sunuyoruz…

SEBAHAT TUNCEL, TOKAT VE MEDYA…

Köşe yazılarımız Adıyaman’da Bugün gazetesi ile birlikte özel arşiv niteliğindeki www.isildakkalem.com’la birlikte sayısı onu aşan haber sitesinde yayınlanıyor. Dileyen okuyucu yorumunu yayınlanmak üzere site editörüne gönderebiliyor. İşte bu sitelerden biri de ilçesi Samsat’ın sesini dünyaya duyurmaya çalışan gazeteci yazar Fahrettin Çelik’in editörlüğünü yaptığı samsathaber.com sitesi…

Bu sitede yayınlanan “Polise el insaf” başlıklı 29.12.2011 tarihli yazımla ilgili yorumlardan ikisini aşağıda okuyalım:

 “Eleştiriye tahammülsüzlüğün had safhada olduğu, protesto kültürünün kesinlikle var olmadığı bir kültürün içinde yaşıyoruz. Hükümet ile o an örtüşen görüşlere karsı şiddet uygulanmasını eleştirip hükümete karşı protestolardaki şiddet uygulamalarını ignore ederken bugüne kadar Türkiye’de yüz binlerce can yakmış polis şiddetini eleştiren kaç yazı yazıldı? Sebahat Tuncel’in avukatı değilim ama o tokatı atarken ağlıyor olması dikkatimi çekti. Tokattan önceki gelişmeleri biliyor musunuz acaba? Gözünün üstünde kaş olanı, saçını kısa kesmeyi bile örgüt üyeliği sayan polisimizi çok güzel savunuyorsunuz. Size, yakın tarihte TV haberlerine de çıkan dipçikle çocuğu döven polisi hatırlatmak isterim. O polise ne kadar ceza verildi biliyor musunuz? Sadece 6 ay ceza verildi. O da ertelendi(ki bu sadece biri). Nazım’ın da dediği gibi benim ülkemde insan kanı sudan ucuz ama sizin insanlarınız farklı galiba. Mavi Marmara’da ölenler için feryat figan yazarsınız, ama katledilen 35 insan için iki satır bile yazma gereği duymazsınız. Dersim katliamını yazar durursunuz, ama Ağrı katliamını görmezden gelirsiniz, tamam Adıyaman toprağı itibariyle her daim güçlüden yana tavır takınan oynak bir zemin üstüne kuruludur. İktidarın her söylediğini her yaptığını emir telakki edelim, ama kendinden olmayanın kısacası muhalif olan herkese polisin şiddetini görmezden gelip böyle methiyeler dizmenin de bir dönem 12 Eylül’ü övenlerin yaptığı gibi sizi de mahcup duruma düşüreceğini bilmenizi isterim. Not: Unutmayın ki insanoğlu var oldukça farklı fikirler olacaktır... ARAFAT

            Arafat isimli kardeşimizin yazısına istinaden yazıyorum. Amacımız doğruyu bulmak için olsun. Zulüm, zulümdür bunu polis de yapsa vatandaş ta yapsa kimse takdir etmez ama bir gerçek vardır. Haktan yana, doğrudan yana olmamız lazım. Klasik solculuk ayağına taraf ya da yanlıştan yana olmamamız lazım. Polisin dövdüğü kadın anı yanlıştır. Peki, o bayan polislere hangi küfürler ediyordu ve neye direniyordu? Kamera kayıtları incelendikten sonra acaba niye o malum bayanın savcılıkça şüpheli diye ifadesine başvuruldu? Normalde size göre o mağdurdu. Eskiden polislere “aynasız” derlerdi, aynanın anlamını biliyorsunuzdur; Kendi hatasını görmeyendi. Bu kameralar sayesinde doğru ortaya çıkıyor ama ne yazık ki farklı aynasızlar çoğaldı. BDP’li zatların neyini onaylayacaksın? Kimi polise taş atar. Bu memleket bizimdir. Hepsi “bırakın rahat rahat dükkânları kırıp dökelim” derler. Allah rızası için bir gün yapıcı olun, bir gün insanları uzlaştırın; illaki derin güçlerin gözüne girmek için sanki şerde bir yarış içerisindeler. Ben MHP fikrine yakın değilim, tam tersi ama olaya bakarken daha objektif olalım. Bu memleketi kimse bir Irak ya da Libya gibi yapamaz. Buna uyanık olalım... BERRAK

Mesajlar böyle… Başlığını bu yazımıza “baş” yaptığımız “Arafat” rümuzlu okurumuz, terörist sanılarak Irak sınırında bombalanan 35 kişiden niçin bahsedilmediğini soruyor…         Birçoğu beş-on lira cep harçlığı için akaryakıt kaçakçılığı yapmak zorunda kalan/bırakılan 35 insanımıza öncelikle Allah’tan rahmet, yalnızca ailelerine değil, milletimize de başsağlığı diliyoruz. Bir taraftan soruşturma devam ederken diğer taraftan devletimiz tazminat, özür dileme ve resmi sınır kapısı açmayı da gündemine aldı.

Bahsedilen yüz binlerce can yakan polis şiddetinin nasıl hesap verdiğine gelince;12 Eylül işkenceleri, JİTEM ve faili meçhullerle ilgili davalarla basında yer alan köşe yazıları ile      ASU TV’de gazeteci yazar Yusuf Dündar’ın o dönemde yaşayanlarla yaptığı Kent ve Tanıklar programında anlatılanlara bakılsın lütfen…

            Protesto kültürü ise, illa cam-çerçeve kırarak veya Molotof kokteyli atarak topluma zarar vermek değildir. Demokratik ve medeni bir biçimde beş dakika oturmak, bir dakika tek ayak üzerinde durmak da protesto biçimidir.

            Evet…

            Yine bekleriz Arafat ve Berrak kardeşler; Yalnız bu kez mümkünse gerçek adınızla… Çünkü kendi vatandaşlarını kurşuna dizmek için batılı ülkelerden keskin nişancı ithal eden Suriye’de değil, özgürlükler ülkesi Türkiye’de yaşıyoruz…

            Hem, www.samsathaber.com sitesinin sloganı gibi “Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine sevmek ve sevilmek için çareler arayalım…”