FALCI
Buğusu üzerinde uzatılan kahvenin,
Elinde bir büyü var sanki onu verenin.
Her yudumda bir katman geçer gibi içimde,
Hepsi ayrı meşakat hepsi başka biçimde.
Her kahvenin bir kırk yıl hatırı varsa eğer,
Senin için binlerce kırk yıl bu aşka değer.
Kaderim gibi sarmış telve, fincanı tel tel,
Çekip aldı önümden nasır bağlamış bir el.
Ters çevirip salladı telve kaplı fincanı,
Yüzü duvar gibiydi yoktu o heyecanı.
İyice göz gezdirip kaldırarak başını,
Bir ürperti geçirdi silerek gözyaşını.
Bir şeyler görmüş gibi dikerek gözlerini,
Yoksa bu mu? Der gibi; iyice süzdü beni.
Önce bir iç geçirdi sonra derin bir nefes,
Havada yankılandı kalın davudi bir ses;
“Kaldır dedi başını, bak şimdi gözlerime.
Ben neler gördüm neler, kulak ver sözlerime
Ne bulabilirsin onu, ne vazgeçebilirsin.
İsmi yok bu sevdanın; En iyi sen bilirsin.”
Kelimeler ağzından değil, sanki namludan,
Çıkan bir mermi gibi vurdu beni alnımdan.
Bir karabasan gibi, çöktüm ağırlığından,
Bir kat daha tükendim her sözün varlığından
Koluyla sildi falcı yaş dolan gözlerini,
Bir kartal haşmetiyle kaldırıp ellerini.
Delen bakışlarıyla bakarak gözlerime,
Nasırlı ellerini bastırdı dizlerime.
“Bu kadarı yeterli”; der gibi baktı bana,
“Elimden gelmez bir şey, ne diyeyim ki sana.”
O an buz kesti her şey donakaldım yerimde,
İki damla gözyaşı süzüldü gözlerimde.
Bu kasvetli havada içim yanıyor bil’ki,
Orda bir tek sen varsın, sadece sen, inan ki
Memet AKTAŞ
AĞIT...
NAİF KARABATAK
Ne kadar vatandaşsın...
Orhan SAMSATLIOĞLU
Samsat Gezisi -1
PROF.DR. AHMET KIYMAZ
Kaosun Sonu Selamattir
M. SERİ DOĞRU
Sosyal Hayatın...
Burcu RAMAZANOĞLU
Benim için...
MKPortal ©2003-2008 mkportal.it