Son zamanlarda kime dokunsam çevresindeki kişiler tarafından anlaşılamadığı yönünde düşüncelere sahip. Anlıyorum ki! Herkesin içinde kopan sessiz bir çığlık, buruk bir kırgınlık… Gerçekte bu yaşadıklarımız sadece içinde bulunduğumuz yüzyıla ait bir olgu değil! Her dönemde yaşayan insanlar için geçerli bir durum. Çünkü iletişimdeki genel davranışımız; anlamak için değil! Anlatılanlara cevap verebilmek adına dinleme yönünde… Çoğunlukla insanların yaptığı şey ne yazık ki anlatılanları kendi yaşam süzgecinden geçirerek, kendi yaşam tecrübeleriyle kıyaslayarak dinlemek. Bu da karşımızdaki kişilerle aynı dili konuşmadığımız, aynı yöne bakmadığımız ve aynı ikonları kullanmadığımız sürece ne anlamanın, nede anlaşılabilmenin mümkün olamayacağını gösterir. Bu durumda geriye kalan tek şey ise “ Empati ” kurabilmekte. Empati kurarak anlamak, dinlemek tüm algı ve ilginin açık olduğu bir durumun göstergesidir. Her ne olursa olsun hayatımız boyunca kişileri anlamaya çalışmak, ilk öncelikli ilkemiz olmalı. Böylece bu ilke sayesinde en büyük kazanımımız karşımızdaki kişilerin değer yargılarını kavrayabilmek olacaktır. Empati kurarak dinlemek, sadece kulağımızla dinlemek değildir. Karşımızdaki insanı gönül gözümüzle, yüreğimizle duyarak, hissederek sözleri ve davranışlarıyla bir bütün olarak yorumlayıp anlamak demektir. Empati kurarak anlamak ve dinlemenin en önemli anahtarı samimiyet ve güven üzerine kurulu olmasıdır. Böylece bunu uygulayan her insan altın anahtarın sahibi olacaktır. Altın anahtarı elinde tutan insan; önce anlar, sonra elindeki verilerle anladıklarını yorumlar ve bu durumda sonuca ulaşmakta tabii ki kaçınılmazdır. Bana göre doğru verilerle çıkılan her yol insanın ufkunu açar. Ama hiçbir şekilde ne anlamayı, nede dinlemeyi başaramıyorsak… “Susmak; Bazen Asalet, Bazen Nezakettir… Hele de incitmekten korkuyorsan sevdiklerini, Susmak o zaman; unutulmak pahasına olsa da ebedi Zarafettir...”