Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıOrhan SAMSATLIOĞLUESKİ SAMSAT’ IN BAKKALLARI [ Arama ]

ESKİ SAMSAT’ IN BAKKALLARI
Başlık ESKİ SAMSAT’ IN BAKKALLARI
Tarih 05.09.2016
Gönderen Editör

 

-ESKİ  SAMSAT’ IN  BAKKALLARI -

 

Henüz ilçe olmadan önce merkez, ilkokul olarak kullanılan Halkevi binasının bulunduğu  alandı. Bu bina, nahiyenin tam  ortasında, Çetinkaya’ların  bitişiğindeki  öğretmen  lojmanından  sonra  Samsat’ın  ikinci  kiremit çatılı  yapısıydı. Bunların dışında  herhangi bir çatılı  bina  yoktu.

 

Bakkalar da bu ilkokul binasının bulunduğu meydanın etrafına  serpilmiş  durumdaydı. Kerpiç ve ahşaptı hepsi. Küçük ve dar bir kapının açıldığı mekanın yarısı bakkaliye  eşyalarına (raflara)  geri  kalan ahşap  sedirlerden  oluşan  kısmı da  sohbet  için gelip  oturacak müdavim  komşulara  ayrılırdı.

 

Soğuk  kış  mevsiminde  içeride  mangal  etrafında  oturup  ısınmaya  çalışanlar, diğer  zamanlarda  da  dükkanların  önündeki  açık  alanda  iskemle, kürsü sefası ve muabbeti yaparlardı. Yusuf Öztürk ve Mehmet Ateş, sohbet arkadaşlarını rahat ettirmek  için  dükkanların  ortasına  tahta  ve  mukavva  karışımı, iple  sallanan  birer  büyük  yelpaze de  yapmışlardı. Sohbetçilerden  biri  yelpazenin tam  karşısına  oturur, uzun  ipini  tutarak   gerer  ve  sallar, bu  şekilde mekanı  serinletirdi.  Diğerleri de  hemen  hemen  hep  aynı olan güncel  konuları tekrar  tekrar  açar  ve  sohbetin,  muhabbetin kıvamını  bulmasına çalışırlardı. Arada  bir  gelen müşteri olursa  sohbete  kısa  bir ara  verilir, alışverişten  sonra  kaldıkları  yerden  devam  edilirdi. İlçede henüz  kahvehane olmadığından, onun  işlevini bu  küçük  bakkaliyeler görürdü.

 

Nahiyenin  kıdemli bakkalları Yusuf  Öztürk, Kerem Ateş (sonraları oğulları Mehmet ve Ali Ateş)  Müslüm  Tuncer ve  Abdullah Erdem idi. İlçe  olduktan  sonra ana  cadde  üzerinde  Mehmet  Yazan, Halit  Çetinkaya, Mustafa  Atabay  da  eklendi.  Ancak, Hemi  Cımo’nun  profosyenel  anlamda  açtığı ilk  kahvehane ile  birlikte  bakkalar da  eski çok  amaçlı işlevlerini yavaş yavaş  kaybettiler. İnsanlar artık bakkal dükkanlarını değil, kahvehaneyi tercih  etmeye  başladılar.

 

Bakkalların bir diğer ek işlevi de postacılık görevi idi. Postaneye gelen mektuplar, mahallelerine göre dört beş gruba ayrılır ve bakkallara verilirdi. Mektup bekleyenlerde postane yerine bakkalına gider ve kendisine gelen mektubunu oradan alırlardı. Her bakkalın bir mektup köşesi olur ve mektuplar orada biriktirilirdi.

 

Halkın gelir düzeyi genelde düşük olduğundan alışverişlerin çoğu veresiye yapılırdı. Ekini, tarlası, ürünü olsun olmasın herkes, harman zamanı ödemek üzere ihtiyacını alır ve borç defterine yazdırırdı. Harman zamanı geldiğinde de ya nakit olarak ya da buğday olarak borcunu öder, sildirirdi. Bir yıl boyunca alınan hiçbir yiyecek, içecek ve sair maddenin fiyatı hiç değişmez, hep aynı kalırdı. Peşin de alsanız, bir yıllığına veresiye de alsanız fiyatlar hep aynı idi. Ne bakkal, ne de müşteri “enflasyon, fiyat farkı, zam” gibi kavramları ne bilir ne de gündeme getirirlerdi. Enflasyonun sıfır olduğu o yıllarda halk da esnaf da hallerinden gayet memnunlardı.

 

Nakit para dışında alışverişte buğday ve yumurta da çoğu kez kullanılırdı. Gelen buğday veya yumurtalar paraya çevrilerek alışverişte nakit yerine geçerdi. Özellikle çocuklar için bir yumurtanın çok büyük bir anlamı ve önemi vardı. Bir yumurta demek; şeker, helva, lokum, fındık, fıstık demekti. Bakkallar, gelen yumurtaları saman dolu sepet veya sandıklarda biriktirir, onbeş yirmi günde bir şehre götürerek veya göndererek paraya çevirirlerdi.

 

Günün yirmidört saatinde istediğiniz bakkaldan dilediğiniz ihtiyacınızı karşılıyabilirdiniz. Gecenin ortasında bile kapısını çaldığınız bakkal, kalkar gelir, dükkanını açar ve veresiye olarak istediğiniz ihtiyacınızı verirdi. Nazlanmak, mırın kırın etmek kimsenin aklına bile gelmezdi. Çocukla çocuk, yaşlıyla yaşlı, kadınla kadın olan bu bakkallar gerçekten de ne güzel insanlardı…

 

            Yardımlaşmanın, komşuluğun, dostluğun, sabrın ve kanaatin sembolü olan o güzel insanların birçoğu bugün yaşamıyor. Hepsi de arkalarında güzel anılar bırakarak aramızdan ayrıldılar. Bizlere unutulmaz anılar bırakarak… O güzel insanların aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, kendilerine Cenabı Allah’ tan rahmetler diliyoruz. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.

Oyu Puanı: 4 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 3 (0 Kayıtlı Üye 3 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri