Devlet büyüklerinin mitinglerinde “sokaktaki halk”tan bazıları mektup vermek ister. Lakin bizzat veremez, “büyük”lerin adına korumaları “biz veririz” diyerek kâğıtları toplar. Ancak ne hazindir ki onlarca, yüzlerce mektuba karşı bu güne kadar bir vatandaşa cevap geldiğini gören, duyan var mı? Mektuplar okunuyor mu?Yoksa okunmadan çöpe mi atılıyor? Bilen yok…
Oysa bu vatandaşlara olumsuz da olsa iki satırlık veya cümlelik cevap verilemez mi? Vatandaş en azından “önemsendiğini” bilir. Devlete olan güven artar…
Bu köşe yazım da açık mektup olarak nitelenebilir. Cevap gelirse yine açık olarak kamuoyuyla paylaşmak farz olur tabii ki...
Birincisi: Başkanlık sisteminin iyi taraflarını saysak yerimiz yetmez. Çok partili hayata geçtiğimizden bu yana her dönemde iktidar partilerinin il başkanları kendilerini başbakanın ildeki temsilcisi olarak görür, çok defa kamu kurumları ve vatandaş ta öyle görür. Oysa sadece o siyasi parti genel başkanının temsilcisidir. Bu sistem karmaşıklığı yıllar önce rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun konferanslarında bile dile getirilmiştir. Çünkü yürütme organı ile siyaset organı iç içe geçmektedir. Ondan sonra da seçimlerde yürütme organının devlet gezileri “devlet kesesinden seçim gezisi” olarak, yatırımları ise “seçim yatırımları” olarak nitelenmiştir. İşte bu ve benzeri hususların tüm partiler ve partililer tarafından da görülüp halkın bilinçlendirilmesi için seçkin bilim adamlarına her ilde programlı konferanslar verdirilmelidir. Asıl amaç ülkemizin bu gününden ziyade geleceğini planlamak olduğuna göre anayasa değişikliği için TBMM’nde karar yeter sayısına ulaşmak amacıyla başkanlığa geçişin yürürlük tarihi 29 Ekim 2023olabileceği iradesi ortaya konulabilmelidir. Bu, bazı siyasi partilerin “Devlet başkanlığı sistemini sırf kendisi için istiyor.” yollu karşı çıkmalarının önünü de kesecektir.
İkincisi: Valimiz Mahmut Demirtaş, ilimize atanmasıyla birlikte hafta sonu tatillerini bile “atom karınca” misali ilçelerde çalışmakla geçirmiş, özellikle eğitim çalışmalarına ağırlık vermiştir. Çiftli öğrenimden tekli öğrenime geçilmesi için okul ve derslik sayılarının artırılması için çaba göstermiştir. “Valiliğe layık” Vali Yardımcımız Murat Süzen ile birlikte “masa mührü” nden çok, “gönül mührü” ile ziyaret ettikleri TPAO gibi genel bütçeye dâhil olmayan kamu kuruluşlarından da bağış suretiyle okullar elde edilmesini sağlamış, 300’ü Kâhta’da binden fazla derslik, yine 400’ü Kâhta’da iki binden fazla öğrenciyi barındıracak pansiyon temelinin atılmasını sağlamış ve bunların yaklaşık yarısı tamamlanmıştır. İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileriyle birlikte 40 lisede bine yakın akıllı tahtayı faaliyete geçirerek FATİH projesinin tahakkukuna canla başla çalışmıştır. Kutsal kitabımızın “Ikra(oku)” emri ile başladığı unutulmamış ve unutturulmamıştır.
Söz eğitimden açılmışken bir-iki önerim olacak; sınıflarda öğrencilerin cep telefonuyla konuşması yasak. Peki, öğretmenlere niye fiilen serbest olsun? O da konsantrasyonu bozmaz mı? Öğrencilere ayrılan eğitim öğretim süresini kısaltmaz mı? O halde hükümete tavsiye edeceğiniz mevzuat ve fiziki ortam düzenlemesi ve yerinde etkili denetimi ile öğretmenlerin sınıfa girerken cep telefonlarını dışarıda bırakmalarını sağlayabilirsiniz.
Bir de, Adıyaman Üniversitesine bağlı Hukuk Fakültesi açılması…
Üstelik açılmasına karar verilmesi halinde fakülte binasının Adıyaman Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatifinin yaptıracağına dair, sözüne güvenilir değerli başkanı Abuzer Aslantürk’ün açık sözü de varken...
SAYIN CUMHURBAŞKANI’M…
