Türkiye, Cumhurbaşkanı seçmek için ilk defa sandık başına gitti. İlk kez cumhur, başkanını kendisi seçecekti. Bu seçimi farklı kılan buydu.
Bir anlamda sessiz çoğunluk Tayyip Erdoğan'a bunca yıl yaptığı hizmetlerin karşılığı olarak vefa borcunu ödemek için sandığa gitti.
Kendini deşifre eden 14 parti, büyük işler yapma hevesi içerisinde olan ulusalcılar, Ermeni ve Yahudi lobileri, kime 'hizmet' ettiği henüz tespit edilemeyen cemaat, bazı sivil toplum ve meslek teşekkülleri, medya patronları… velhasıl bütün Erdoğan karşıtları bir çatı altında toplandılar.
Bu halk uyumuyor artık. Ne zaman kime oy vereceğini, kimi destekleyeceğini, perde arkasında dönen dolapları biliyor bu millet. Kendi oyları üzerinden hesaplar yapanlara en ağır tokadı yapıştırıyor her seferinde…
Ve bu halk 9. kez Erdoğan'a vize vererek Çankaya'ya yolcu etti. Vatanımıza, milletimize, İslam alemine ve bütün insanlığa hayırlı uğurlu olsun inşallah.
Seçimin ilk başladığından beri Sayın Erdoğan yüzde 55, Sayın İhsanoğlu yüzde 35, Sayın Demirtaş ise yüzde 10 civarında oy alır diyordum. İkinci tur aklımın ucundan bile geçmedi. Ne var ki, tatilsever bazı CHP'li kardeşlerimiz bu sefer beni yanılttılar ve tatillerinin birkaç saatini de olsa feda ederek sandık başına giderek çatı adayını desteklediler.
Bölgelere göre seçime katılım sonuçlarına baktığımızda katılımın en yoğun olduğu bölgenin CHP oylarınınen yüksek olduğu Ege Bölgesi, en az katılım ise, AK Parti oylarının yüksek olduğu Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa gibi illeri içinde bulunduran Güneydoğu olduğunu görüyoruz. Egede katılım yüzde 80,6 olurken Güneydoğu'da katılım oranı yüzde 73'lerde kaldı. Durum böyle olunca da Sayın İhsanoğlu 3-4 puan beni yanıltmış oldu.
Seçimin galibi Erdoğan oldu şüphesiz. Ancak seçimin en başarılısı Selahattin Demirtaş oldu. Sayın Demirtaş, dik duruşu ve güven veren söylemleri ile bölgeden çıkıp Türkiye partisi olma yolunda önemli bir mesafe kat etti. Yurdun her bir köşesinde ise oy almayı başardı. Bu tablo ile birlikte inşallah barış süreci daha bir güçlü olarak sürdürülür ve nihai sonuca varılır.
Cumhurbaşkanı seçilmeye seçildi ama tartışmalar, analizler, hesaplar, mesajlar bir müddet daha konuşulmaya devam edeceğe benziyor.
Mesela şöyle bir analiz yapabiliriz. CHP ve MHP Recep Tayyip Erdoğan çizgisinin Türkiye'de iyi tuttuğunu, milliyetçi muhafazakar çizginin vazgeçilmez olduğunu bildiklerinden Recep Tayyip Erdoğan çizgisinde bir adam aradılar. Eşi başörtülü bir başbakan veya Cumhurbaşkanını tebrik etmekten kaçınanlar "aha bak size mısır'dan bir aday getirdik" diyerek milliyetçi muhafazakar oylara talip oldular.
Ancak getirdikleri aday ne yapacağını şaşırdı. Bir milliyetçi oldu, bir laik oldu, bir özgürlüklerden bahsetti, bir andımızın yine okullarda okunmasını sağlayacağını söyledi. Bir İstiklal Marşı'nı okuyup "Çanakkale Şiiri" dedi. Kendisinin de kafası karıştı, vatandaşların da…
Seçim sonuçlandı ve beklendiği gibi herkes kendini başarılı olarak ilan etti. Zaten aksi düşünülemezdi. Kalkıp onca emekle oluşmuş bir cemaat "ya aslında bizi yıllarca şişirdiler, bizim aslında bir potansiyelimiz yok. Biz sadece sinsi oyunları biliriz" diyecek halleri yoktu.
Partiler de kendilerini suçlu göreceklerine, koltuklarından olacaklarına bir birini suçlamayı tercih ettiler. Gerek seçim öncesi, gerekse sonuçların açıklanmasından sonra Ekmeleddin İhsanoğlu'nu ise öve öve bitiremediler. Çok başarılı buldular.
O halde irili ufaklı partiler, cemaatler, sendikalar, oluşumlar hepsi bir araya toplanarak bir parti kursunlar ve başına da çok başarılı gördükleri Sayın İhsanoğlu'nu getirsinler. Böylece Ak Parti ile daha güçlü bir şekilde mücadele ederler.
Ama bunu yapmazlar. Çünkü genel başkanlar koltuğundan, cemaat ve oluşum liderleri saltanatlarından vazgeçmezler.
Seçim sonucunun vatanımıza, milletimize, İslam alemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Artık bu konuyu kapatalım. Sırada 10 ay sonra yapılacak milletvekilliği genel seçimleri var.
EKMELEDDİN BEY 14 PARTİNİN BAŞINA GEÇSİN
