Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıZiya AKTAŞSURİYE KABADAYI MI(?) [ Arama ]

SURİYE KABADAYI MI(?)
Başlık SURİYE KABADAYI MI(?)
Tarih 29.06.2012
Gönderen Editör

SURİYE KABADAYI MI(?)

Türkiye Hava Kuvvetlerine ait bir keşif uçağı, test ve keşif amacıyla görev uçuşu yaptığı bir sırada uluslar arası hava sahasında seyir halinde iken, Suriye kuvvetleri tarafından vurularak düşürülmüştür. Uçak yanlışlıkla Suriye hava sahasına girdiğinde radarlar tarafından süratle uyarılmış, bunun üzerine uçak bulunduğu alanı hemen terk ederek yönünü Türkiye’ye çevirmiştir. Buna rağmen uyarılma ve başka yöntemlere başvurma gereği duyulmadan, üstelik Suriye hava sahasından çıkmışken, uçağımızın Suriye kuvvetlerince düşürülmesi, olayın planlı ve bilinçli olarak icra edildiğini açıkça gözler önüne sermektedir. Düşmanca duyguların eseri olan böyle menfur bir saldırının Türkiye açısından kabul edilmesi mümkün değildir.

Neresinden bakarsak bakalım, teamüllere ve uluslar arası hukuk normlarına aykırı bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz. Suriye yetkililerinin yapmış olduğu, “Uçağı savunma amaçlı düşürdük ve Türkiye’ye ait olduğunu sonradan fark ettik.” savunması yeterli ve tatmin edici bir açıklama olmayıp, bunun hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Olayın hasmane bir tutumdan kaynaklandığı, Türkiye’yi tahrik ve provoke etmeye yönelik bilinçli bir girişim olduğu şüphesizdir. Söz konusu uçak düşürme olayının Uludere’deki karakol saldırısının hemen akabinden gelmesi kesinlikle tesadüfle açıklanamaz. Türkiye’nin önünü kesmek ve ilerlediği yolda tökezletmek için söz konusu olayların, uluslar arası bir komplonun gereği olarak, iç ve dış güçlerin işbirliği ile hayata geçirildiği gayet açıktır.

Kendi içinde sorunlar yaşayan ve halkı ile iç savaş halinde olan sefil bir yönetimin Türkiye gibi güçlü bir ülkenin keşif uçağını düşürmeye kalkması akılla izah edilecek bir durum değildir. Kendi içindeki sorunlarla boğuşan bir Suriye’nin böyle bir yola girmesi, uluslar arası bir komplonun piyonu olarak görev ifa ettiğinin açık bir göstergesidir.

Suriye bu kadar kabadayı da(!), kırk yıldır İsrail işgali altında olan kendi toprakları Golan Tepeleri için kabadayılık damarı bir gün olsun niye kabarmadı acaba? Dahası, İsrail’in bu işte parmağının olmadığı ne malum? Belki de İsrail, gözünü iyice korkutup, iğdişleştirdiği Suriye’yi, kendi amaçları istikametinde maşa olarak kullanmaktadır.

Olayın patlak vermesiyle Türkiye, bir yanda dört koldan diplomasi atağına geçip, uluslar arası toplumu harekete geçirmek ve olaya müdahil olmalarını sağlamak için yoğun bir çabanın içine girerken, öbür taraftan olayla ilgili eylem planı geliştirmek ve yol haritasını belirlemek amacıyla, Ankara’da devletin zirvesini buluşturan çeşitli toplantılar yapıldı. Başbakan’ın Meksika dönüşünü müteakip toplanan Güvenlik Zirvesinin ardından, Başbakan’ın Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşme ve peşinden muhalefet liderleri ile yaptığı görüşmeler takip etti.

İşin başından itibaren Türkiye’nin, itidali ve temkini elden bırakmayarak kriz yönetiminde başarılı bir yol izlediği söylenebilir. Bu konuda uluslar arası camia ile birlikte hareket etme düşüncesi çok akıllıca ve yerinde bir taktik olup, aksi takdirde Türkiye’nin yalnızlaşıp, ülkeyi batağa çekmek isteyenlerin oyununa gelmesi işten bile değildir.

Türkiye, olayla ilgili ortaya koyacağı tavrı belirlerken, yüksek riskler barındırması nedeniyle savaş seçeneği şimdilik devre dışı bırakılsa bile, her ihtimalin masada olduğu bir yol haritasında karar kılındığı anlaşılmaktadır. Olay, Türkiye açısından kabullenilecek, sineye çekilecek bir durum asla değildir. Bunun mutlaka bir karşılığı, bir bedeli olmalı, yapanın yanına kâr kalmamalıdır. Sorunun üstüne yatıldığı takdirde, her canı isteyenin Türkiye’yi test edebildiği bir görüntü ortaya çıkar ki, böyle bir görüntü Türkiye’nin imajını olumsuz yönde etkilemekle kalmaz aynı zamanda bölgedeki ve dünyadaki misyonuna da ağır bir darbe teşkil eder.

Şimdilik kaydıyla savaş seçeneği dışarıda bırakıldığına göre, bu konuda mütecavize haddini bildirecek, aynı zamanda Türkiye’nin vakar ve büyüklüğüne yaraşır karşılık ne olmalıdır? Her şeyden önce saldırıya sebep olan türdeki test ve keşif uçuşları aksatılmadan sürdürülmeli, bu konuda tehditle, korkutmayla sonuç alınabilen ülke görüntüsü asla verilmemelidir. Öte yandan başta NATO olmak üzere olayın uluslar arası kuruluşların gündemine taşınması sağlanarak, bu çerçevede bölgede NATO üyesi ülkelerin iştiraki ile ortak bir tatbikat icra edilmesi çok isabetli ve yerinde bir hareket olacak ve böylece meydanın boş olmadığı bu haydut ve mütecaviz devlete gösterilmiş olacaktır.

Ne olursa olsun, kamuoyunun tatmin edilmesi ve bu menfur saldırının cevapsız kalmaması bakımından işi bir punduna getirip, Suriye’ye bir darbe vurmak kaçınılmaz bir gereklilik gibi görünüyor. Bu yapılmadığı takdirde mütecavizin daha da pervasızlaşmasına ve cüretinin artmasına katkı sağlanmış olacaktır.

Esasen Başbakan’ın son parti grup toplantısında yaptığı konuşmanın satır aralarında bu hususla ilgili ipucu bulmak mümkün. Konuşmanın bir yerinde, “TSK’nın angajman kuralları yeni aşamaya göre değişmiştir, sınırdaki her hareketlilik cevabını alacaktır.” diyerek Suriye yönetiminin artık düşman kategorisi içine alındığını en üst düzeyde deklare etmiştir. Başbakan’ın söz konusu açıklaması aslında bir nevi örtülü savaş ilanı anlamına gelmektedir. İç karışıklıklarla boğuşması ve komşu ülke olması hasebiyle, bundan böyle Suriye’ye hak edilen karşılığın verilmesi ve hesap sorma fırsatının doğması her zaman ihtimal dâhilindedir.

Kanla beslenen Esed benzeri despot yöneticilere anladıkları dilden cevap vermek sonuç almak bakımından en iyi yöntem olarak görünüyor. Bunun yolunun da, güç ve kuvvet kullanmaktan geçtiğini izah etmeye bile gerek yok, sanırım. Böyle değil de, insani ve demokratik yöntemlerle, uluslar arası hukuk işletilerek sorunun çözüme kavuşmasını beklemek abesle iştigaldir, bu, zaman israfından başka bir şey değildir.

Sorunun; Suriye’ye haddini bildirecek, hak ettiği dersi verecek ve kamuoyunun beklentilerini de karşılayacak istikamette çözüme kavuşturulması dileği ile…

NOT: Medyadan takip ettiğimiz kadarıyla, ÖYM’lerin kaldırılması ile ilgili çalışmaların son sürat yürütüldüğü ve işin sonuna yaklaşıldığı anlaşılmaktadır. Konu ile ilgili uzmanların tüm uyarılarına rağmen hükümetin bu konuda kararlı olduğu ve geri adım atmaya pek de niyetinin olmadığı anlaşılıyor. Darbeciler tarafından kapatılmanın eşiğine gelip, büyük mağduriyetler yaşarken, bu mahkemeler sayesinde şu anda cuntacılardan ve darbecilerden hesap soran AK Parti’nin; CHP, BDP, Ergenekon, Balyoz ve KCK sanıkları ile ortak bir noktada buluşması çok hazin bir tablo arz etmektedir. Şimdiye kadar bu aktörlerin hayırlı bir işte buluştukları görülmüş şey değildir. Hal böyle iken, Hükümetin bu ittifaktan ders çıkarması gerekmiyor mu? Bir iktidarın bu kadar mı basireti bağlanır? Anlamak mümkün değil. Çetelerle, cuntalarla yapılan mücadelede bunca mesafe alınmışken, bu mahkemelerin kaldırılması ile adeta makara geriye sarılıp bütün kazanımlar bir bir geriye alınacak, Ergenekon ve Balyoz gibi darbe davaları sanıklarının yargılandığı davalar akim kalacak, bu davalarda sanık olanlar dışarıya salıverilecek ve kaldıkları yerden işe koyulacaklardır. İnternette düşen ses kayıtlarındaki planın tıkır tıkır işlediğini görünce doğrusu insanın kafasına çeşitli sorular üşüşmüyor değil. Hükümetin bu davaların sürmesinden rahatsız olduğu ve bir şekilde davaları bitirmek istediği anlaşılıyor. Tüm milletin temennisi; hükümetin, gerçekleri görüp son dakika sürprizi ile bu işte geri adım atması, olmazsa, Cumhurbaşkanı’nın milletin hassasiyetlerini dikkate alıp yasayı veto etmesidir. Allah, hakkımızda hayırlısını murat buyursun!

Ziya AKTAŞ

 

Oyu Puanı: 11 - Ortalama: 4.46

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 3 (0 Kayıtlı Üye 3 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri