Hedef tahtasında F.Bahçe olduğu için, şikenin yapıldığı iddia edilen birçok maçına baktığımızda, F.Bahçe açısından hiç de kolay kazanılan maçlar olmadığı görülecektir. Mesela, ligin son haftasında oynanan Sivasspor maçı, F.Bahçe açısından, kelimenin tam anlamıyla bıçak sırtı gibiydi. Son dakikalara tek farkla önde giren F.Bahçe maçta adeta ecel terleri döktü ve biraz daha süre olması halinde, maçın berabere bitmesi ve şampiyonluğun kaçması işten bile değildi.
Yine son haftalara denk düşen Karabükspor-F.Bahçe maçının da F.Bahçe açısından zorluk derecesi yüksek bir maç olduğu görülmektedir F.Bahçe, maçın son anlarında attığı golle tek farkla bu maçı ancak kazanabildi. İşin tuhafı, aynı takımla oynayan Trabzonspor ise hiç zorlanmadan farklı bir şekilde maçı kazanmasına rağmen, bu maçın dedikodusu şimdiye kadar hiç duyulmadı.
Keza, hakem ayartılmak suretiyle, şike yapıldığı iddia edilen F.Bahçe-Ankaragücü maçı ile ilgili özellikle bir husus gözden kaçırılmaktadır. Ayartılan bir hakem, dikkati çekmemek için, hiçbir zaman,bir maçta, üstelik maçın başlarında üç penaltıyı üst üste vermek gibi bir acemiliğin içine girmez. Zaten bu maçta böyle bir tedbire gerek de yoktu. Maç F.Bahçe’nin sahasındaydı ve F.Bahçe açısından rahat kazanılacak gibi de görünüyordu. Bura rağmen, böyle bir maçta şikeye ihtiyaç duyulması pek mantıklı gelmemektedir.
Tabii, bu tespitler sadece bir görüş ve tahminden ibaret olup, ‘Söz konusu maçlarda kesinlikle şike yapılmamıştır.’ gibi bir iddianın içinde asla değilim. Şike olup olmadığı; soruşturmalar sonunda yargının vereceği kararla, ancak ortaya çıkacaktır. Şahsi görüşüm, şaibeli işlere kim veya hangi takım karışmışsa, cezasını mutlaka çekmesi gerektiği, yönündedir.
Bir takımın taraftarı olmak, o takımın yaptığı yanlışlara sahip çıkmayı asla gerektirmez. Böyle bir tutum hakiki taraftarlıkla örtüşmediği gibi, dürüstlükle de asla bağdaşmaz.
Şaibe dedikoduları ayyuka çıkmışken, hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmek olmaz. Soruşturmalar sonunda, şike veya şaibe tespit edilirse, bunu yapan kişi veya takımlar, cezasını çekip aklandıktan sonra tertemiz bir başlangıçla yola koyulmalıdırlar. Yanlış yapılan işlerin müeyyidesiz kalması halinde, toplumdaki adalet duygusu zedelenecek, yargıya olan güven sarsılacaktır. Yargıya güvenin olmadığı yerde ise vicdanların tatmin edilmesi mümkün değildir.
Yalnız şu kadar var ki, bu işle ilgili karar verilirken, kişilerle kurumları birbirinden ayırmak gerekir. Takımlarla resmi ilişkisi olsun veya olmasın, herhangi bir kişi, takımı hesabına şike pazarlığı yapmışsa, elbette cezasını çekmelidir. Bu şekildeki ferdi girişimler yüzünden kulüpleri cezalandırmak ne kadar doğrudur? Bu hususun iyice irdelenmesi gerekir.
Kazanılan maçlarda şike yapılmışsa ve sonuçta hak edilmeyen şampiyonluklar söz konusu ise elbette bu şampiyonluklar da geri alınmalı ve şikeye adı karışan oyuncularda hak ettikleri cezalara çaptırılmalıdırlar. Fakat bunu gerekçe göstererek, yüzyıllık geçmişe sahip, milyonlarca taraftarı olan bir kulübü alt lige düşürmek ve kulübün alnına bir utanç lekesini sürmek tek kelime ile taraftarı cezalandırmak olur ki, herhalde taraftarın da bu işte parmağı olduğu ve cezayı hak ettiği söylenemez.
Futbolumuzda temiz eller operasyonu başarıya ulaştırılmak isteniyorsa, soruşturmaları sadece bu sezonla sınırlı tutmamak gerekir. Şu an açığa çıkanlar buz dağının sadece görünen kısmı. Görünmeyen kısımsa, çok daha derinlerdedir. Kesin sonuç almak için, birkaç sezon geriye gitmek suretiyle, soruşturmalar derinleştirilerek sürdürülmelidir. Aksi halde, futbolda temiz eller gerçekleşti sanılırken dışarıda, bu işin baronları elini kolunu sallayarak dolaşacak ve kıs kıs güleceklerdir.
Dahası, sadece şampiyon takımın maçlarına yoğunlaşarak sonuç almak da mümkün değildir. Bunun yanında şampiyonluk mücadelesi veren diğer takımların maçlarını da mercek altına almak gerekir.
Adet olduğu üzere, her sene şikeden sürekli dert yanılır; fakat bir türlü bu konuda adım atılmazdı. Bunun nedeni biraz da mevzuattan kaynaklanıyordu. Bu sene Sporda Şiddet Yasası’nın yürürlüğe girmesi ile bu işlerin üzerine gitme imkânı doğdu ve görevliler olayların üzerine daha bir kararlılıkla gitmeye başladır
Şike olayları ile ilgili savcılık ve mahkeme safahatı olanca hızı ile devam ederken,bu arada TFF’da boş durmadı. Avrupa’da mücadele edecek takımlarımızın oyuncu listelerinin UEFA’ya verilmesi aciliyet kesbettiğinden, soruşturmaların gizliliği gerekçesi ile, şimdilik savcılıktan delil elde edemeyen ve acil karar almak durumunda olan TFF, önceki takvimin geçerli olduğu ve Avrupa’da mücadele edecek takımlarımız içinse puan cetvelindeki sıralamanın esas olduğu, yolunda karar alsa da, Türk futbolu ile ilgili nihai kararın, 18.07.2011 tarihinde TFF yetkililerinin UEFA ile yapacağı toplantıdan sonra alınacağı belirtilmektedir.
Söz konusu toplantıdan sonra nasıl bir karar çıkarsa çıksın, konu ile ilgili asıl karar yargının vereceği karar olacaktır. Futbolumuzun şaibelerinden kurtulması için yargının kararını beklemekten başka yapacak bir şey yok. Yargının kararı ne yönde olursa olsun, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, artık futbolda da dokunulmazlara dokunulacak ve herkes yaptığının karşılığını mutlaka görecektir.
Şike ile ilgili yargının vereceği kararın futbolumuzun şaibelerden arındırılmasına vesile olmasını temenni ediyor, Türk futbolu için bir milat teşkil etmesini diliyorum.
ŞİKE DEPREMİ-2
