Yaklaşık on gündür Türkiye, ‘futbolda şike’ depremi ile sarsılmaktadır. Görsel ve yazılı medyada şike ile ilgili haber ve yorumlardan geçilmiyor. Adeta şike ile yatıp şike ile kalkıyoruz. Depremin şiddeti göz önünde bulundurulunca sarsıntıların daha uzun süre devam edeceğini tahmin etmek zor değildir.
İstanbul Emniyeti Müdürlüğü’nün, hiçbir detayı gözden kaçırmadan titiz bir çalışmayla olayları takip etmesi ve elde ettiği bilgi ve belgeleri İstanbul özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’le paylaşması, daha sonra başka bir göreve tayini çıkan bu savcının yerine göreve gelen Mehmet Berk’in, kaldığı yerden çalışmaları devam ettirerek, takip ve araştırma faaliyetlerinin sona gelinmesini müteakip düğmeye basması ile olaylar patlak verdi.
Olayların bu aşamaya gelmesi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün 8 aydan beri kılı kırk yararcasına yürüttüğü titiz çalışmalarına borçludur. Bir ihbarı değerlendiren Emniyet Müdürlüğü özel yetkili Cumhuriyet Savcısı’nın bilgisi dâhilinde olayların peşine düşüp, en ufak bir detayı atlamadan, olayla ilgili tüm bilgi ve belgeleri derleyip, bu belgeleri cumhuriyet savcılığı ile paylaşmış ve bunları değerlendiren savcılığın arama ve yakalama emri çıkartması üzerine, Organize Suçlarla Mücadele Şubesi polisleri ilgili adreslere eş zamanlı baskınlar düzenleyip şüphelileri gözaltına almışlardır.
Olayların seyrine bakınca, işin odağında F.Bahçe’nin olduğu görülüyor. Olayların bu mecrada gelişmesinin en başta gelen nedeni, sezon içinde F.Bahçe’nin şampiyonluk yarışında başa güreşmesi ve sezon sonunda ipi göğüsleyen takım olmasıdır. Bu sene lig müsabakalarının gidişatı farklı bir seyir izleseydi, şu an F.Bahçe’nin yerinde, şaibelere karışmamanın keyfini çıkaran bir başka takım da olabilirdi. Şayet soruşturmalar, geçmiş sezonları da içine alacak şekilde derinleştirilirse, bunun böyle olduğu rahatlıkla görülecektir.
Şike ile ilgili ihbarı yapan kişinin talebi doğrultusunda, özellikle F.Bahçe’nin maçları mercek altına alınmış ve bu takım sıkı bir takibe tabi tutulmuştur. Takiplerin yoğunlaştırıldığı dönemin F.Bahçe’nin şampiyonluk mücadelesinde iddialı olduğu döneme denk gelmesi nedeni ile objektifler F.Bahçe’nin üzerinde toplanmıştır. Başka bir ifade ile kabak bu kulübün başına patlamıştır.
Futbolcular sahada ter döküp emeğinin hakkı ile başarıyı yakalamaya, sonuç almaya çalışırken, birileri de kapalı kapılar ardında al gülüm ver gülüm ilişkisi içinde pazarlıklar sürdürüp, masa başı oyunları ile, futbol emekçisi sayılan futbolcuların emeğini, alın terini çalmak suretiyle işi bitirmeye çalışmışlar. Bu tarz çirkin ve futbol ahlakıyla bağdaşmayan, emeğe ihanet sayılan davranış içine girenlerin mutlaka hak ettikleri cezalara çaptırılmaları, vicdanları tatmin bakımından son derece elzemdir.
Yalnız şu kadar var ki, konu ile ilgili kararı verirken, yöneticiler ile kulüp ve taraftarları birbirinden ayırmak gerekir. Yani kurunun yanında yaşın da yanmaması için azami özen gösterilmelidir. Kulüplerin başarısını şahsi ikballeri için basamak yapmak için bu çirkin işlere tevessül eden yöneticiler en ağır cezaları hak etmişlerdir. Fakat söz konusu kulüp ve taraftar olunca, biraz durup düşünmek gerekir. Belli bir dönem kulüpleri yöneten aç gözlü ve muhteris idarecilerin yapmış oldukları kirli işlerin ceremesini yüz yıllık geçmişi olan kulüplere ve taraftarına ödetmek ne derece doğrudur, ne kadar adildir? Bununun muhasebesinin iyi yapılması gerekir.
Olayları dikkatli bir gözleme tabi tutunca, ortada, görmezden gelinemeyecek ciddi delillerin olduğu bir vakıadır. Masuniyet karinesine göre, mahkeme sonuçlanıp hüküm kesinleşmeden hiç kimseyi, yargısız infazlar yapmak suretiyle, peşin mahkûm etmek mümkün ve doğru olmamakla birlikte, ortadaki delillerden hareketle birçok maçta şike pazarlıklarının yapıldığı ihtimal dâhilindedir.
Yöneticiler arasında bu tür şike pazarlıkları yapılmış olsa bile- ki büyük ihtimalle yapılmıştır- pazarlıklar sırasında kararlaştırılan hususların oynanan maçlarda uygulama şansı bulup bulmadığına bakmak gerekir. Böyle bir yola başvurulmadan, sırf yöneticiler arasında yapılan pazarlıklara göre hüküm verilirse, telafisi mümkün olmayan haksız durumların ve mağduriyetlerin ortaya çıkmasına sebebiyet verilebilir.
Yöneticiler arasında şike pazarlıklarının yapılması, hiçbir şekilde maçlarda şike yapıldığı anlamına gelmez. Belki de, futbolcular her şeyden habersiz, çıkıp tertemiz bir şekilde maçlarını oynamış ve bileğinin hakkı ile başarıyı yakalamışlardır. Bu durumda, yöneticilerin yaptığı pazarlıklara göre hüküm verilirse, futbolcuların emeğine, alın terine yazık olmayacak mı? Kulübün maddi ve manevi kayıpları nasıl telafi edilecek? Milyonlarca taraftarı futbolun seyir zevkinden mahrum etmek haktan reva mıdır? Konu ile ilgili karar verilirken, bu hususların da göz ardı edilmemesi gerekir.
Şampiyonluğun iptal edilmesi, buna bağlı ortaya çıkan durumların da yok edilmesi anlamına geleceğinden, bir haksızlıklar, mağduriyetler zinciri ile karşı karşıya kalmak işten bile değildir. Mesela, F.Bahçe’nin şampiyonluğunun geri alınması, şaibesiz bir şekilde, kendi çabası ile gol kralı olan Alex’in de krallığının alınması sonucunu doğuracağından, çok büyük bir haksızlık ve mağduriyet söz konusu olacaktır.
Gelecek yazıda aynı konuyu işlemeye devam edeceğiz.
ŞİKE DEPREMİ-1
