Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Köşe Yazıları

Köşe YazılarıOrhan SAMSATLIOĞLUESKİ SAMSAT’IN RAKİPSİZ KASABI: MILLA [ Arama ]

ESKİ SAMSAT’IN RAKİPSİZ KASABI: MILLA
Başlık ESKİ SAMSAT’IN RAKİPSİZ KASABI: MILLA
Tarih 24.07.2018
Gönderen Editör

ESKİ SAMSAT’IN RAKİPSİZ KASABI: MILLA

            Kırk beş, elli civarında olduğu halde daha fazla gösterirdi. Yılların verdiği yorgunluk; saçlarını ağartmış, yüzünde derin kırışıklıklar oluşturmuştu. Esmer, orta boyluydu. Yaz-kış hep aynı elbiseyle dolaşırdı: Siyah şalvar, siyah ceket, müflonlu Gıslaved lastik ayakkabı…

            Asıl adı Abuzer’di. Ancak kendisini adıyla çağıran yok gibiydi. Hepimiz, herkes ona “Mılla„ derdik. Bu, muhtemelen “molla„ sözcüğünün bozulmuş, yöresel biçimiydi. Evet o, gerçekten kendi halinde, mütevazı ve samimi bir mollaydı da… Sonradan ilçe olan nahiyenin (eski Samsat’ın) merkez camisine bitişik tek gözlü bir evde yaşardı. Bütün vakit namazlarını hep camide cemaatle kılardı. Sabah namazından çıkınca, diğer mahalleli komşularının aksine, Hasan Ağa’nın odasına gitmez, gün ağarıncaya kadar evinin bir köşesine çekilir Kur’an okurdu. O saatlerde evin önünden geçenler, onun ince sesiyle, değişik kıraatını dinlemeden edemezlerdi.

            Eşi “Eviş„ ile yalnız başınaydılar. Yirmi, yirmi beş yaşlarında İbrahim adında bir oğlu vardı. Kolundan engelli… Hep gurbette olduğundan, birçoğumuz onun öz oğulları mı üvey evlatları mı olduğunu pek bilmezdik. Ara sıra bayramlarda birkaç günlüğüne gelir giderdi. Eviş; içine kapanık, kısa boylu, aşırı derecede resmî yüzlü bir kadındı. Hemen hemen hiç konuşmazdı. Sabahtan akşama kadar doğrudan avluya=sokağa açılan odalarının eşiğinde oturur, geleni gideni sessizce seyrederdi. Konuştuğu tek zamanı, eşi Mılla ile kavga sıralarıydı. Kavga da değil, incir çekirdeğini doldurmayan tartışmalardı. Her nedense bu tartışmalar hemen her gün tekrarlanarak otomatiğe bağlanmıştı sanki.

            Evinin bitişiğinde ana caddeye bakan ahşap, daracık kapalı bir dükkândı iş yeri. Sabah gün ağardıktan sonra, evinin bitişiğindeki ahırdan bir oğlağı getirip keserdi. Sadece ceketini çıkarır, siyah yeleğinin altındaki beyaz gömleğinin kollarını sıvar ve işe başlardı. Kesim, deri yüzme, parçalara ayırma esnasında her zamanki esprili, bir şeyler mırıldayan o Mılla gider, yerine aşırı derecede titiz, bir o kadar asabî biri gelirdi. Onun bu durumunu bilenler, kesime başlayıp ayrılan etlerin çengele takılmasına kadar geçen zamanda sessizce seyreder, asla bir soru sormaz, soramazlardı. Zira o anlar, Mılla’nın en sinirli olduğu anlardı. Soruyu soran kim olursa olsun, hiç beklemediği bir kızgın cevapla susturulur, adeta azarlanırdı.

            Etler ayrılıp çengellere asıldıktan sonra o Mılla gider, yerine her zamanki şakacı, ağzından nâmeler eksilmeyen Mılla gelirdi. Artık sıra müşterilerin isteklerinin karşılanmasında demekti. İlk sırada hep demirbaş müşterileri ağalar olrdu. Onların, tarttırıp bir gazeteye koyduğu etlerini sardırıp paketlediklerini gören olmazdı. Sadece bir gazetenin üstüne koyar, sağ ellerini göğüsleri hizasında tutarak o şekilde evlerine götürürlerdi. Bir kastı veya art niyetleri olmasa bile, yılda bir iki defa evine et girenler için bu el üstünden açıkta taşımalar, pek de normal bir şey değildi galiba. Ağaları, eşeğiyle ta aşağı Fırat Mahallesinden gelen Abdo Polat takip ederdi. O da dalak, yürek ve böbreklerin değişmez abonesiydi.

            Bir iki saat içinde çengellere asılı etler kesilmiş, doğranmış ve satılmış olurdu. Satışların hemen hepsi veresiyeydi. Peşin para ile alanlar yok denecek kadar azdı. Mılla, her tartıdan sonra yıllanmış veresiye defterini açar, ilgilinin sayfasını bularak eski alfabe harfleriyle alacağını yazardı. Bu alacaklar, ağustos ayı sonlarında hasat mevsiminin ardından ya buğday olarak ya da nakit şeklinde tahsil edilirdi.

            İlçenin rakipsiz biricik kasabı Mılla, hayatının sonuna kadar hep böyle yaşadı. Ne zengin oldu ne de her zamanki durumundan daha fakir… Ne uzadı, ne kısaldı… Rakipsiz kasap olarak yıllarca herkese, hepimize hizmet etti. Sonunda da aynı sessizlik, aynı sakinlik ve tevazu içinde bu dünyadan göçüp gitti… Ardından yüzlerce güzel hatıra bırakarak… Mekânın cennet olsun sevgili Mılla amca!.. Nur içinde yat!.. Seni hiç unutmuyoruz…

 

 

Oyu Puanı: 2 - Ortalama: 4.5

Yorum Gönder Değerlendir
Yorumlar

Bilgiler
Burda 1175 Yazı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: ESKİ SAMSAT’I ÖZLÜYORUM
Enfazla Değerlendirilen: FAHREDDİN AKTAŞ HAKK’A YÜRÜDÜ

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 3 (0 Kayıtlı Üye 3 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler:


 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri